Orta Doğu'daki gerilim eşi benzeri görülmemiş gelişmelerle
tırmanırken, çatışmaların yayılması tehlikesine, Hürmüz Boğazı üzerinden
yapılan küresel petrol sevkiyatının sekteye uğraması endişeleri de eklendi.
Dünya cumartesi gecesi olacaklardan habersizce Tahran’ın Tel
Aviv’e vereceği yanıtı beklerken, günün erken saatlerinde Batı’nın hesap
etmediği bir gelişme yaşandı. İran Devrim Muhafızları bir helikopterle Hürmüz
Boğazı’ndan geçmekte olan İsrailli milyarder Eyal Ofer'e ait, Portekiz
bandıralı MSC Aries'e indi ve gemiyi 25 kişilik mürettebatıyla İran sularına
götürdü. El koyma eylemi Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) kıyı şeridinin 80
km kuzeydoğusundan meydana geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, geminin
bir Avrupa Birliği (AB) üyesine ait olduğunu söyleyerek Brüksel’in Devrim
Muhafızları'nı “terör örgütü” olarak tanımlamaya ve İran'a yaptırım uygulamaya
çağırdı.
‘UÇAK GEMİLERİNE SALDIRIDAN DAHA TEHLİKELİ’
Çok Kutuplu Dünya siyasetinin önde gelen savunucularından
Brezilyalı duayen gazeteci Pepe Escobar, MSC Aries’a el konulmasına atıfta
bulunarak, Tahran’ın cumartesi günkü operasyonlar zincirine “Batı’yı yanlış yönlendiren
ustaca bir hamleyle” başladığını yazdı. Escobar, Devrim Muhafızları’nın İsrail
gemisine el koymasını şu sözlerle yorumladı: “ABD-İsrail korku pornosu,
tehlikeli Batılı istihbarat birimlerinin körüklediği listelerin dışına çıkınca,
Devrim Muhafızları hızlı ve beklenmedik bir yan hareket yaparak Hürmüz Boğazı
yakınında İsrail'e ait bir konteyner gemisini ele geçirdi. Bu son derece zarif
bir manevraydı. Kolektif Batı’ya Tahran'ın Hürmüz Boğazı'nı elinde tuttuğunu
hatırlatıyordu. Bu gerçek, tüm Batı ekonomisinin iskambilden evi için Batı
Asya'daki "uçak gemilerine" yapılacak herhangi bir sınırlı saldırıdan
çok daha tehlikeliydi. Zaten bu da oldu.”
KAYNAYAN DENİZLER
Yemen Ensarullah hareketinin 19 Kasım’da başlayan
Kızıldeniz, Babülmendep Boğazı, Umman Denizi ve hatta son zamanlarda Hint
Okyanusu’na uzanan operasyonları küresel deniz ticaretini krize sokarak, Batılı
donanmaların bölgeye yığılmasına yol açtı. Buna ek olarak son aylarda Somalili
korsanların oluşan kaotik ortamdan faydalanıp, Afrika Boynuzu açıklarında
yeniden faaliyete geçmesi de bu sıcak sularda küçümsenemeyecek yeni bir baskı
unsuru oluşturdu. Korsanlar son olarak 14 Nisan’da, geçen ay Mozambik'ten
BAE'ye giderken ele geçirdikleri Bangladeş bandıralı MV Abdullah adlı gemiyi
serbest bırakmak için 5 milyon dolar fidye aldı.
‘BATI İÇİN ÇATIŞMADAN DAHA BÜYÜK BİR RİSK’
Global Data sitesinin uzman savunma analisti Tristan Sauer'e
göre İran'ın “Gerçek Vaat” operasyonuyla aynı gün Hürmüz Boğazı'nda İsrail
bağlantılı bir gemiyi ele geçirmesi "İran ile bölgedeki diğer güçler
arasında doğrudan çatışma riskinden daha büyük" bir tehlike oluşturuyor.
Sauer, Naval Technology'ye şunları söyledi: "Hürmüz Boğazı, sivil
varlıkların kaçırılması ve sabote edilmesi gibi asimetrik taktiklerin geçmişteki
etkinliği nedeniyle uzun zamandır İran'ın siyasi kazanç için baskı
uygulayabileceği kritik bir kilit noktası olarak görülüyor."
‘KÖRFEZ ÜLKELERİNİN LİMANLARINA ERİŞİLEMEZ’
Aynı yayına konuşan Freightos’un Araştırma Başkanı Judah
Levine, "Kızıldeniz trafiğine yönelik İran destekli devam eden
saldırıların yanı sıra bu olay, konteyner endüstrisi için bir başka potansiyel
zorluk teşkil ediyor." açıklamasını yaptı. Levine, Hürmüz Boğazı’nın
kapatılması durumunda olabilecekleri şu ifadelerle dile getirdi: "Bu tür
saldırılar devam eder, genişler ya da İran Hürmüz Boğazı'nı tamamen kapatmaya
kalkarsa Orta Doğu konteyner akışları bundan çok güçlü şekilde etkilenecektir.
Boğazın kapatılması halinde Kuveyt, Irak ve BAE limanlarının çoğu erişilemez
hale gelecektir. Kızıldeniz limanlarına erişimi zaten zor olan Suudi Arabistan,
Körfez limanlarına ulaşımının da kesildiğini görecektir."
‘TAHRAN, ASİMETRİK SAVAŞI SÜRDÜRECEK’
Uzmanlara göre İran'ın Hürmüz Boğazı'nda (ya da vekilleri
aracılığıyla Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde) deniz saldırılarını arttırıp
arttırmayacağı Tel Aviv’in Tahran'ın “Gerçek Vaat” operasyonuna yanıt verip
vermeyeceğine bağlı. Sauer’a bakılırsa İran, muhtemelen bu tip asimetrik savaş
kabiliyetlerine güvenmeye ve yatırım yapmaya devam edecek, “zira bu eylemlerin
bölgesel ya da uluslararası süper güçlerle büyük bir gerilime yol açma
olasılığı, hafta sonu görüldüğü gibi doğrudan çatışmalara kıyasla daha düşük
görülüyor."
Kaldı ki şu ana kadar 33 binden fazla Filistinli öldürülse
de İran'ın operasyonunun ardından Batı bir kez daha İsrail'in arkasında
toplandı ve ABD Başkanı Biden, İsrail’in olası misillemesine yeşil ışık yakmasa
da Washington’ın Tel Aviv’e verdiği "demir gibi" desteği yineledi. Bu
sebeplerden ötürü Sauer şu sonuca varıyor: “Yüksek yoğunluklu bir savaşın
ABD'nin doğrudan müdahalesine yol açması muhtemel olduğundan, İsrail'e yönelik
asıl tehdit İran ve Direniş Ekseni içindeki vekillerinin asimetrik savaş
tekniklerini kullanarak birlikte çalışmasından kaynaklanıyor.”
PETROLÜN YÜZDE 30’U HÜRMÜZ’DEN GEÇİYOR
JP Morgan’a göre piyasalar, deniz yoluyla taşınan petrolün
yaklaşık %30′unun geçtiği Hürmüz Boğazı’nda aksamaya yol açabilecek İsrail ile
İran arasındaki askeri gerilimlerin daha da tırmanması riskini değerlendirmeye
devam ediyor. Yatırım devine bakılırsa salı günü petrol, İran’a yaptırım
söylentilerinin etkisiyle yükselişe geçti. Lipow Oil Associates Başkanı Andy
Lipow, Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının Brent ham petrol fiyatlarının 120 ila
130 dolar aralığına yükselmesiyle sonuçlanacağını söyledi.
Royal Bank Canada’nın Küresel Emtia Stratejisi ve Orta Doğu
ile Kuzey Afrika Araştırmaları Başkanı Helima Croft, CNBC’ye verdiği demeçte
İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmayacağını düşündüğünü aktardı fakat Tahran,
ülkenin askeri yetenekleri göz önüne alındığında, “bölgedeki enerji
altyapısına, gemilere dolayısıyla küresel ticarete önemli zararlar verebilir”
diye ekledi. Croft’a göre İran kıyılarındaki demirleme yerlerini gemilerle
doldurmak istemeyecektir fakat bu suları “sürekli bir kaos halinde tutabilir.”/aydınlık