Rasthaber - Kapitalizmin sıkı bağlılarını bağlayan çok nedenleri var. Kazanma hırsı, kazanımlarını yitirme endişesi, kendilerini bağlayan sıkı ayak bağları… Bunlar o kadar çok ki, ayrıntıya gerek yok.
İnsan kendisiyle ve iddialarıyla sınanıyor. Büyük hırs ve
tutkularla bir yere gelmenin çabası içinde olanlar arzularını elde ederler.
Onların önünde hiçbir güç duramaz. Çünkü onlar hırslarının tutkusuyla helali
haramı, iyiyi kötüyü, hayırlıyı hayırsızı düşünmezler tek amaçları vardır
istenileni elde etmek. Çıkar söz konusu olunca yolculuklarında hiçbir zaman
olumlu olanı düşünülmez.
Müslümanların içinde bulunduğu durumu, yani çıkara
odaklananları insanlık tartısında nereye nasıl konduracağız? Çünkü dinin ve
medeniyetinin öngördüğü hayatın dışında ona sunulan bir hayat var. Küresel
egemen güçler subaşlarını tutmuşlardır. Onların suyoluna girmeden, onlara
bağımlı olmadan amaçlarına ulaşamazlar.
Korku sendromuna tutulmuş olanlar için de bu bir yoldur.
Aslında korkuyu kendilerine bir perde olarak görüyorlar.
Görsel haberleri izlemeye tahammülümüz yok. Gözümüzün önünde
savunmasız insanlar acımasız olarak öldürülüyorlar. Yıkılmış harabe hâline
getirilmiş bir ülkede bir coğrafyada insanların yaşamalarına bile fırsat
tanınmıyor. Egemen güçler bunları yaparken meşruiyetlerini güçlerinden
alıyorlar. Çokuluslu şirketlerinden, yöneticilerinden alıyorlar.
Masum insanlar, boş bir arazide yürürlerken, silahsız ve
donanımsız yürüyorlarken tepeden vuruluyorlar.
Egemenlerin köleleri taşeronlar olsun, bunlar ister siyasa
adamları ister ihracat yapan şirket sahipleri olsun onları bu dramlar
ilgilendirmiyor. Belki de bunları görmemek için haberleri bile izlemiyorlardır.
Çünkü onların zamanları yoktur. Çünkü onların seçimleri vardır, ellerinden
kaçmaması gereken fırsatları vardır. Eğer bunları yitirirlerse gelecekte büyük
bir boşluğa düşeceklerdir. Bir meslekleri olmadığından avunacak işleri de
yoktur. Eğer dünyalıkları yetiyorsa bile dahasının olması gerekiyor.
Müslümanlıklarını kimse tartışamaz. Onların bağlıları onları
onlardan çok daha fazla savunurlar. İşlenen zulümleri kamufle etmeyi iyi
bilirler. Yeter ki putları zedelenmesin, lekelenmesin. Daha da önemlisi onlar
adına fetva veren ak sakallı mollaları ve müçtehitleri bile vardır. İsrail ile
ticaretin meşruiyetini savunacak kadar öngörüsüz, vicdanları körelmişlikleri
rahatlıkla kameralar karşısına geçip fetva verebiliyorlar. “Savaş hallerinde
halklar ile ticaretin meşruiyetini savunacak kadar” pervasızlaşıyorlar.
Filistin halkının başına gelenleri umursamıyorlar. Onlar
ölsün!.. Üstelik bunu bir kader gerekçesi bile olduğunu ileri sürebiliyorlar.
Onların ölmeleri gerekiyorsa öleceklerdir deme küstahlığına bile
düşebiliyorlar.
Şu zamanda bu acılar dururken, bu olaylar yaşanırken gözler
kapatılamaz, kulaklar tıkalı tutulamaz, duyular köreltilemez. Dram büyük, acı
büyük, zulüm azgın ve insanlık ölüyor…
Bu vicdanları kuruyasıya dindar geçinenler insanlık adına
çırpınanları örnek almıyorlar. İrlandalılar onlara göre kâfir, Yemenliler Şia,
kendini yakan Amerikan askeri bir provokatör, Türkiye içinde seslerini
yükseltenler haindirler.
Muhafazakâr kılıflı holdingler, onlar çıkarları için
muhafazakâr topluluklarda yer alırlar güç nerede ise orada yer almayı iyi
bilirler. Onlar tapınçlı oldukları çıkarlarının peşindedirler. Çokuluslu
kuruluşlarla birlikte olmaktan başka seçenekleri yoktur. Onların idealleri,
ülküleri kazançlarıdır. İsterse bu Filistin halkının akan kanına bulansa bile.
Entelektüelleri sus pus, dilsizliği kendilerine meslek
ediniyorlar. Dikkatleri başka alanlara çekerek vaziyeti kurtarmaya bakıyorlar.
Vicdanları kalemlerinin asıl yönüne değil de tapınılana dönük olmayı tercih
ederler.
Tarihin vicdan azabı çok ağır olacak bir gün.
milligazete