İki ülkenin birbirine olan bağlılığı
bir gerçek. Darbe teşebbüsünde İran ve Kasım Süleymani’nin çabalarını ne çabuk
unuttu Türkiye. Türkiye de İran’a ambargo sürecinde destek oldu bunu da İran
unutmamalı. Her şey bir yana Batı Asya’nın kaderi iki ülkeye bağlı. Biri
olmadan mümkün değil. Türkiye bunu unutmayıp İsrail ile artırdığı iş birliğine
artık bir son vermeli. Hem darbe teşebbüsündeki İran yardımı hem İsrail ile
olan ilişkimizi de gündeme taşıdı Farsça tweetler. Bunlara kimse cevap
veremedi. Tam tersine durumu çarpıtıp ‘Bizi iç işlerimizle tehdit ediyorlar.’
dedi bazı gazeteciler.
Ben
iki ülkenin iş birliğinin sorunsuz devam etmesi için Türkiye’nin gerekli özeni
göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Hayali mezhepçilik üzerinden inşa edilmek
istenen fitne duvarı engellenmeli. Hayali diyorum çünkü İran’da ki kısa gezimde
mezhebi bir problem olmadığına yaşayarak şahit oldum. İran’a ayak bastığımız andan
itibaren şu cümleleri duydum: ‘Türk müsünüz? Hoş geldiniz. Başımız üstünde
yeriniz var. Evimize misafir olun. Kalacak yeriniz var mı? Aç mısınız? Numaramı
vereyim ne olursa olsun arayın.’
Ve
bu cümleleri kurarken samimiyeti kalbinize işliyor. Çay, kahve ısmarlamak
istiyor, azizem, canım diye hitap ediyorlar hep. Bir gün dövizciden paramı bozdururken
bana paranın sahte olup olmadığını nasıl anlayacağımı öğretti bir amca. Ben
sormadan. Yine bir gün canım bir şeye sıkılmış ağlamaklı otururken bir
restoranın bahçesinde bir kadın gelip benimle gönülden konuştu. Duygusallığım
artınca ‘size sarıla bilir miyim?’ dediğimde bana sımsıkı sarıldı. Bir üniversitenin
kadın kolları kuruluşundan birini ziyarete gitmiştik. Bizi harika bir sofra ile
misafir ettiler. Üstelik belki İran yemeklerini yiyememiş ve Türk yemeklerini
özlemişizdir diye birkaç Türk yemeği yapmışlardı. Kısacası incelik dolu,
saygılı misafirperverlikten başka bir şey görmedim. Bir ilahiyatçı olarak
gittiğim farklı şehirlerde denediğim bir testi İran’da da uyguladım. İlahiyat
mescidinde ve Türkiye’deki camilerde mezhepçiliği ölçmek adına gelen tepkileri
değerlendirmek için ellerim salık namaz kılıyordum bazen. Birçok olumsuz tepki
ile karşılaştım. Hatta namazını bozup gidenler oldu yanımdan. Biri de bana
direk ‘Sen hayırdır necisin?’ demişti. İran’da ise Meşhed’ de ellerim bağlı
namaz kılarken hiçbir olumsuz tepki almadım. Bir defasında ise selam verdikten
sonra yanımdaki kadın bana dönüp:’ Benim için dua eder misin?’ dedi. Bir Şii
bir Sünni’den dua istedi. İnsan kimden dua ister? Önemsediğinden, yakınından,
daha saf kalpli gördüğü kişiden... Bu onure
eden bir davranıştır. Bir sabah namazında yol üstündeki dinlenme tesisinin
mescidinde gelen tepki daha muazzamdı. İlahiyatta okuduğumu öğrenince: ‘Ben de
Kelam’dan yüksek lisans yapıyorum. Numaranızı verebilir misiniz? Sünnilikle
ilgili sorularımı sormak isterim size’ dedi.
Sadece İran’da değil. Konya’da Şeb-i Arus
günlerinde gelen İranlı kardeşlerden biriyle tanışmıştım Şeceryan’ın
konserinde. Şirin. Uzun uzun sohbet ettik vahdet üzerine. Yine konserde
tanıştığım ve çok iyi arkadaş olduğum Feriba İranlıların Türklere olan
sevgisine canlı şahit.
Siyasi düzeyde ise Ahmedinejad’ın saygı dolu
sözleri delil niteliğinde. Bir röportajında; Türkiye’ye olan saygısı sebebiyle
ayağa kalkıp konuştu ve sevgi dolu cümleler kurdu. Ruhani’nin cumhurbaşkanımızın
elini tutup yürüdüğü fotoğraf kimseye sır değil artık. Seyyid Ali Hamaney’in
Türkler ve Türkçe üzerine konuşmalarını bir kez olsun dinlemeden İran’a nefret
kusanlar ancak art niyetlidir.
Kim ne derse desin. İki ülkenin de yurttaşları birbirini sevip saygı duyuyor. İki ülkenin de gazetecileri durumun hassasiyetinin farkında. İki ülkenin de hükümetleri Batı Asya için kader ortaklığı ettiklerinin idrakinde. Elbette tüm bu gruplarda fitneden beslenenler var. Ve maalesef ülkemizde ki fitneciler hayali mezhepçilik ve ırkçılık üzerinden çok sıkı çalışıyorlar. Her seferinde yapmamız gereken onlara Batı Asya’nın stratejik önemini, Ankara düşerse Tahran’ın; Tahran düşerse Ankara’nın düşeceğini, İslam’ı İranlılardan öğrendiğimizi, Şah İsmail’in Türk olduğunu ve yapılan alevi kıyımının insanlık suçu olduğunu, darbe teşebbüsünde İran’ın Türkiye’ye olan desteğini ve halkların birbirine olan sevgi ve saygısını hatırlatmak.