BismillahiRahmanniRahim
Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a salatu ve salam O’nun Resulü
ve temiz Ehli beytine olsun.
“Ve dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin
cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu
ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” (Bakara-35). “Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek
isteseydik, bunu, kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle
yapardık.” (Enbiya 17), “İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını
mı sanır?” (Kıyamet-36)
Her şey Allah (cc) bir emriyle başlar;
“Gaz hâlinde olan
göğe yöneldi. Hem ona hem de yeryüzüne: “İsteseniz de istemeseniz de gelin!” buyurdu.
İkisi de: “İsteyerek geldik” dediler.” (Fussilat-11). İnsanı yaratı, “Hani Rabbin, Meleklere:
'Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti.” Meleklerde;
“Biz, Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken,
orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?' dediler. (Bakara-30), (Allah:) “Şüphesiz
sizin bilmediğinizi ben bilirim' dedi.” (Bakara-30) ve de “... Meleklere: "Adem'e secde edin"
dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler.” (Bakara-35), “Ve dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de
ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa
zalimlerden olursunuz.” (Bakara-35)
Allah (cc), Âdem atamıza & hava annemiz cenneteyken yaptığı tavsiye an
itibariyle ne haramdır ne helaldir nede takip edilmesi gereken kurallar
silsilesidir. İnsanın düşmanı olan şeytan Âdem atamızın hayatına henüz
girmemiştir. Dahası ne bir ilahi kitap nede bir Peygamber varlığı o an için söz
konusu değildir. Çünkü Âdem atamız ve annemiz henüz cennettedir. Fakat Allah
(cc), Âdem atamıza o ağaca yaklaşmamasını tavsiye etmişti “şu
ağaca yaklaşmayın,” Neden? şayet yaklaşırsanız yeni bir hal ile
karşı karşıya kalırsınız! Nedir o hal? “Zalimlerden olursununuz” yani
bulunduğunuz HUZUR yapısından KAOS yapısını oluşturursunuz.
Âdem atamızın yaptığı seçimi neticesinde;
1-) insanoğlu kendini (hür iradesini & nefsini) tanıması sağlamıştır.
2-) Yaratanın hatırlaması ve itaat etmesinin gerekliliğini öğrenmiştir.
3-) İnsanın ezeli düşmanının tanımasını sağlamıştır.
4-) İnsanın var oluş sebebini hatırlatılması ve yönlendirilmesinin
gerektiği bilmiştir.
Düşünelim ki Âdem atımız Allah’ın tavsiyesine uyarak o ağıca yaklaşmamış
olsaydı nasıl bir netice olabilirdi?
1-) İnsanlık tarihi bildiğimiz şekliyle olmaz, insan kendini tanıyamazdı. Dolaysıyla “insan olma”
tanımını neye göre yapabilirdik? Hayatının tanımını nasıl yapabilirdik? Dost,
düşman, iyi, kötü tanımlarının nasıl yapabilirdik? Âdem atamız, Allah'ın ona
öğrettiği ve meleklerin bilemediği tüm isimleri nasıl kavrayabilirdi? Kendimizi
nasıl konumlandırabilirdik?
Eğer Âdem atımız o tavsiyeye uymuş olsa idi bu tanımların hiçbirini
yapamazdık ve şeytanda bildiğimiz şeytan olmazdı. Ne peygamberler nede ilahi
kitaplara ihtiyaç olurdu. Dolaysıyla, Bizlerin meleklerden hiçbir farkı
olamazdı ve de yaratılış yapımıza uygun olamazdık. Sebep! Bizler, ne sadece ateşin
dumanından nede sadece ışık parıltısından var edilmedik. Bizlerin karışımı;
“su, toprak, ateş, hava ve ışık özü” yani tüm elementleri kapsayan bir yapıda
yaratıldık, bizler yaşantımızda (hayatımızda) bu elementlerin hepsine muhtacız.
Su: vücudumuzun ±60%, Toprak: vücudumuzun ±40% Et & kemik. Ateş: Vücut sıcaklığımız 37°C, Hava &
Işık: Nefes almamız ve görmemiz için olmaz ise olmazlarımız. Dolaysıyla
bizler (madde ve enerji) her türlü elementlerin yapısal özeliklerini kendimizde
taşımaktayız. Daha anlaşılır olarak kuran terminolojisiyle söylersek hayvandan
daha alçak olacağımız gibi meleklerden daha üstün olabiliriz üstelik
bilgiçlerinde en bilgilisi olabilecek bir yapıya sahibiz!
Âdem atamızın o ağıca yaklaşması bizdeki hür iradenin işlev hale geçmesini
sağlamış ve insanlık tarihinin dünyamızda ve evrende başlamasına vesile
olmuştur. Bu insanın kaderiydi ve kaçınılmazdı.
2-) Yaratıcıya nasıl
“itaat & af dileme” sinin gerekliliğin anlayamazdı; Âdem atamız, Allah
(cc) tavsiyesine uymaması, yaratıcısına itaat etmesini & af dilemesini
öğretmiştir. “Derken Âdem,
Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tövbesini kabul
etti.” (Bakara-37)
Allah (cc) itaat etmek & af
dilemek yapımızın birleşenlerinin uyum ve dengesini sağlayarak bizlerin güven
ve huzur içinde yaşamamızı
sağlamaktadır. Aksi takdirde bizlerin doğal (fıtratı; uyum & denge)
yapımızı oluşturan elementlerin üzerimizdeki baskın olan özellikleri doğrultusunda
karakter sahip olmamız demektir. O ise tek başına, yakıcı, yıkıcı ve bozucu
olmaktır. “Melekler: 'Biz seni
şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve
kan dökecek birini mi var edeceksin?' Dediler." Allah’a itaat etmek,
hatalarımızdan dönmek ve af dilemek bizleri yüceltmektedir.
“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk* etmeleri için yarattım.”
(Zariyat-56). *(Kulluk etmek:
Allah'ın varlığını Anlamak, İnanmak, İtaat etmek & af dilemek ve hiçbir
ortak Koşmamak. Özet olarak Tevhit inancını yaşamak için.)
İnsan oğlu, Ruhunun üstün kapasitesini vücudun kullanımı sayesinde, madde
yapısının sunduğu bencil, aceleci, cahil ve nankör (egosantrik yapı)
özeliklerine muhatap olmasıyla ve Egosantrik halimizin kontrol edilmemesi ya da
yönlendirilmemesi, bizleri, birbirimize karşı zalim ve düşman kılmaktadır.
Dolaysıyla insanın kendini tanıması, yaratıcısını bilmesi ve O’na itaat etmesi
şarttır. Bu ise insanın cennette öğreneceği bir hal değildir. Çünkü Allah (cc)
bunu açıkça dile getirmektedir “Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek
isteseydik, bunu, kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.”
(Enbiya- 17).
Cennete yaşantısı; limit ve kuralların artık yok olduğu, sadece isteklerin
var olduğu bir mekandır. Madde vücudun birleşenlerinin olumsuzluklarından
(zaaflarından) arınıp hakikatle bütünleşip insanın ilk yaratılış yapısına
döndüğü yerdir. “Takva sahiplerine vaat edilen cennetin misali (şudur):
İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için
lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.” (Muhammed-15) “Bu şaraptan ne
başları ağrır ne de akılları giderilir.” (Vakia-19)
3-) İnsan, insanoğlunun düşmanın tanımasını sağlamıştır; İnsana kıskançlığından
ötürü kibirlenerek düşman olan şeytanın tanıtılması, İnsana nasıl yaklaştığını
ve hangi metot ile insanı yönlendirip kullanabileceğini göstermiştir. Şeytan,
cennette olmamasına rağmen Âdem atamıza nasıl ulaşabilmiş ve Âdem atamızı nasıl
yönlendirmeyi başarmıştır?
Şeytan, insanın yaratılış hammaddesi neler olduğunu çok iyi bilmektedir.
Dolayısıyla insanın yapısını oluşturan elementlerin özeliklerinde çok iyi
bilmektedir. Bu bilgisi insanın zaaflarını ve bu zaafları nasıl kendi hizmetine
çevireceğini ve de insana nasıl ulaşabileceğinde bilmektedir. Her elementin
kendine has özel karakteristik yapısı vardır şeytan bu özel karakteristik
yapıyı kullanarak insana istediği gibi ulaşabilmektedir. Kuran azim şan,
şeytanın yaklaşım metoduna vesvese (karasızlık, kuşku) olarak tanımlamaktadır.
Şeytan, cennetteki Âdem atamıza vesvese yolu ile yaklaşmıştır.” Şeytan,
kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara
vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca,
sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.”
(Araf-20) Diğer bir ayette ise, “Benim
size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana
icabet ettiniz” (Ibrahim-22)
Şeytanın vesvesenin şekil almış hali olan sosyal medya; “Feecbook,
Instagram, WhatsApp, tweeter, Moda, ... vs.” uygulamaları şeytanın bizleri
zorlamadan nasıl yönlendirebildiğine açık örnekleridir.
4-) Allah’a verdiğimiz
sözün hatırlatması ve yönlendirmesi; İnsanların Dünyaya gelmeden önce Allah
(cc) yapmış olduğu sözleşme “Ben sizin Rabbinizim değil mi?”
Bizlerde; “Evet Siz, bizim rabbimizsiniz tasdik ederiz” dedik.
Dünya hayatın meşgaleleri, arzuları, hırsı bizlerin kendi gerçeklerimizi
unutmamızı sağlayacaktı, fakat bizlerin daha sonra böyle bir şeyden haberimiz
yoktu ve de unuttuk demememiz için Allah (cc), bizlere dünyaya gelmeden ruhumuz
bize şahit tut. Teyitleşmeyi (sözümüzü) bizlere ilahi kitapları ve
Peygamberleriyle tekrardan hatırlattı.
Özet olarak; Allah (cc), Âdem
atamıza bu ağıca yaklaşma demeseydi ne olurdu? Âdem atamız, Allah karşı bir
sorumluluğu olmayacaktı, şeytanda Âdem atamıza vesvese ile yaklaşmasının bir
anlamı olmayacaktı ve dolaysıyla İnsanın hür iradesinin de bir anlamı
olmayacaktı. Sözün özü, ne İlahi kitaplar olacaktı nede Peygamberler olacaktı
nede Allah'ın halifesi insan olacaktı.
Allah (cc) İlahı kitapların ve Peygamberlerin yollamasının tek ana hedefi;
Bizlerin Allah’a verdiğimiz sözü hatırlatmak “LA İLAHE İLLALLAH” ve o
doğrultuda yaşamak içindir.
Kâinatın (tüm evrenlerin) inanç tektir o ise Tevhit inancıdır. Tevhit
inancının kontrastı, İnsanın bitmez bencil talep
& arzularının oluşturduğu gerçeğin farklı
versiyonlarıdır. Eğer farklı versiyonlar ile karanlıkta kaybolmak istemiyorsak hakikate
yönelmek gerekmektedir. O hakikat insana yol gösterecek; ilahi kitap (ışık) ve O çırayı (ışığı) tutarak yolu aydınlatan peygamberler ve Allah'ın
seçtiği önderleridir.
“Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah'ın,
yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir
ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah'ı anmaktan, namazı
kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah
akşam O'nu tesbih ederler.” (Nur-35,36)
Mustafa Kemal TASPINAR
___________________________
Referanslar;
Her şey
bizler (insan oğlu) yaratılmadan ve dünyaya gelemeden önce başlar; “Andolsun, Biz, sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra
meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde
ettiler; o, secde edenlerden olmadı.”, (Allah) Dedi: "Sana
emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki:
"Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.”
(Allah:) "Öyleyse oradan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen
çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.” O da: "(İnsanların)
dirilecekleri güne kadar beni gözleyip ertele." dedi. (Allah) "Sen
gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi. (Şeytan) Dedi ki: "Madem öyle,
beni azdırdığından dolayı onları (insanları saptırmak) için mutlaka senin
dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.”,” Sonra muhakkak önlerinden,
arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. (Ve neticede) Onların
çoğunu şükredici bulmayacaksın.”, (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve
kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi
sizlerle dolduracağım.” ** (📎: *Sebe-20, **Araf-11’den 18)
İnsan oğlu yaratılıp Dünyayı mekân edindikten sonra; “Ey Ademoğulları,
şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için,
elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir
belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, (kendilerini göremeyeceğiniz
yerden) sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inkarcıların dostları
kıldık.”1, “(Allah) Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı tercih etti.
Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları
doğru yolda saymaktadırlar.”2, “İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki:
"Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaade
bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm
yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni
kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben, sizi kurtaracak değilim, siz de beni
kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım.
Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.”3. (📎:1.araf-27,
2.araf-30, 3.İbrahim-22)
İnsan oğlunun yaratılışı Allah (cc) için bir eğlence veya gurur meselesi
olmadı; “Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu, kendi katımızdan
edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.”1, “Kadınlara, oğullara, yüklerle
altın ve gümüş yığınlarına, iyi cins salma atlara, sağmal hayvanlara ve
ekinlere olan düşkünlük isteği insanlara cazip gösterildi. Bunlar, dünya
hayatının geçici birer metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer, Allah
yanındadır.”2, “Dünya hayatının misali şudur: Bir yağmur, onu gökten indiririz.
İnsanların ve hayvanların yiyip istifade ettikleri yeryüzü bitkileri o yağmuru
emerek boy atıp gürleşir, sarmaş dolaş olur. Derken yeryüzü bütün takılarını
takınıp, rengârenk süslenerek olanca güzelliğiyle göz kamaştırır hâle gelir.
Orayı ekip biçenler bütün bunların kendi güçlerinin eseri olduğuna ve artık
onun ürünlerini toplama zamanı geldiğine inandıkları sırada, bir gece vakti
veya gündüz oraya azap emrimiz gelir; sanki dün orada hiçbir şey yokmuş gibi,
her şeyi kökünden biçiveririz. İşte, düşünüp ibret alacak kimseler için
ayetleri böyle ayrıntılarıyla açıklıyoruz.”3 (📎:1.Enbiya-17,
2.Al-İmran -14, 3.Yunus-24).
Şüphesiz her şeyi dakik,
şaşmaz bir ölçüye ve bir kadere göre yaratıldı; “Şüphesiz biz her şeyi
bir ölçüye göre yarattık.”0, “Onlar, Allah’ın
gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi ancak gerçek bir sebep, derin
bir hikmet, şaşmaz bir kanun ve belirli bir ecel ile yarattığını kendi
içlerinde hiç düşünmezler mi? Ne var ki, insanların çoğu, öldükten sonra
dirilip Rablerine kavuşacaklarını kesinlikle inkâr etmektedir.”1, “Bu insanlar bakmazlar
mı: deve nasıl yaratılmış̧? Gök nasıl yükseltilmiş̧? Dağlar nasıl dikilmiş̧?
Yer nasıl yayılmış̧?”2, “Mahşer günü huzurumuza
çıkacaklarını hiç hesaba katmayan, dünya hayatını ahirete tercih ederek nihai
mutluluk, tatmin ve huzuru onda arayan ve hem Kevni hem de kavli ayetlerimize
büsbütün ilgisiz kalanlara gelince:”3 “Dünyanın menfaati pek azdır ve
kısa bir süre içindir. Ahiret ise, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için
bütünüyle hayırdır ve size orada kıl kadar bile bir haksızlık yapılmaz.”4, “Onlara
de ki: “Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e,
İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin.”5, “Şeytan sizin apaçık
düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman tanıyın. O kendi taraftarlarını, ancak
cehennemliklerden olmaya çağırır.”6, "Ey âdem oğulları, ben size
ant vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir
düşmandır.”7. (📎: 0.Kamer-49, 1.Rum-8, 2.Gayiş-17-20, 3.Yunus-7, 5.Nisa-77,
6.Bakara-208, 4.Fatır-6, 7.Yasin-60)
Allah (cc), İnsanı en güzel nimetleriyle donatı ve başı boşta bırakmadı; “Bu Kur'an, kendisiyle
uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri
öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. (İbrahim-52),
“(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'an'ı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri
şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet
olsun diye indirdik.” (Nahl-64), “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil geldi ve size apaçık bir nur
indirdik.” (Nisa-174),” Kendisinde şüphe olmayan bu Kitabın indirilişi alemlerin Rabbi
tarafındandır.” (Secde-32) “Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen
de insanları doğru bir yola götürüyorsun. (Şura-52),” O (Kuran), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. (Hakka-43). “Peygamber’e itaat eden,
Allah’a itaat etmiş olur “1. “Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin
ve onlara itaatsizlikten sakının”2,” Ey iman edenler! Allah’a ve
Resul'üne itaat edin.”3, “Kim Allah’a ve Resul'üne itaat eder, Allah’tan
korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar ebedî başarı ve mutluluğa
erenlerin ta kendileridir.”4, “Kim Allah ve Resul'üne karşı gelirse,
apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”5, "Onları (Peygamber &
İmamları) buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık”6.
"Zorluklara göğüs gerip, sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle
inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten önderler
(seçip) tayin etmiştik.”7. (📎:1Nisa-80, 2Maide-92, 3Enfal-20, 4Nur-52, 5Azhap-36,
6Enbiya-73, 7secde-24)