Rasthaber - 12 Ehlibeyt İmamı (a.s)’ın siyasal tavırları ve toplumsal konumlarına baktığımızda zamanın tağutlarıyla sürekli gerginlik yaşadıklarını, onları asla meşru görmediklerini görüyoruz. Zamanın iktidarları İmamlara (a.s) her tür ekonomik ve toplumsal ambargoyu uygulamışlardır.
Ehlibeyt İmamlarından zamanın halifelerini ve siyasal düzenini meşru görecek, onları övecek, benimsemeyi emredecek bir söz görülmüş duyulmuş değildir. Tersine Şiilerini şiddetle tağuti yönetimlerden uzak tutmuşlar onun hükümlerine muhtaç olmayacakları bir toplumsal yaşam geliştirmenin mücadelesini vermişlerdir.
Aynı onurlu tavır, Şii alimler tarafından da tarih boyunca takip edildi denilebilir. Ancak Türkiye’de son yıllarda kabul edilemez sebeplerden (siyasilerle ve otoritenin emrindeki kurumlarla içli dışlı olmak vb) dolayı bu saf, net çizgiyle uyuşmayan bazı örneklere maalesef tanık olunmaktadır.
Şii hocaların maaşları Humus sisteminden veya halk tarafından ödenir. Şia tarihi boyunca tebliğ ve temsil görevlilerine yönelik bu bağımsız ekonomik düzenleme sayesinde özgür bir mektep olmayı başarmıştır. Her ne kadar siyasi otorite tarih boyunca sürekli olarak onları maaşa bağlayıp kontrol altına almaya çalışsa da bunda istisna ve bireysel örnekler dışında başarılı olamamıştır.
Tanık olunan gidişatın tehlikeli olan yanı ise, bu kişisel basiretsiz duruşların maslahat adı altında camiaya dinin, mezhebin görüşüymüş gibi lanse edilmesi ve masum imamların duruşunu hatırlatanların fitneci, asi olarak tanımlanmasıdır.
Bu sakat gidişatın tezahürlerinden biri de seçim dönemlerinde kendini ortaya koyar. Hocalardan bazıları sanki dini vecibeymiş gibi adayları kabul eder, onların vaatlerini dinler, toplumun sözcülüğüne soyunur, daha kötüsü bazı bölgelerde ise sanki mezhebin varlığı şucu veya bucu parti adayının kazanmasına bağlıymış gibi oy toplama seferberliği başlatırlar.
Hal böyleyken kişisel, grupsal didişmeler nedeniyle bir Şii molla diyanete bağlanmaya kalksa o zaman önceki uzlaşmacı duruşlar unuturulur ve Şii camiada, Şia geleneğinde bu olmazmış, yok bu alimin özgürlüğünü elinden almakmış, yok din adamı devletin tekeline siyasal otoritenin güdümüne giremezmiş! Bunlar kesinlikle doğru duruşlar, kimse buna itiraz edemez. Pekala seçimlerde farklı partilerle işbirliğine girmek Şia geleneğinde var mıymış?
Hukuki, anayasal bir hakkı kendi çerçevesinde çözmek varken güçlülere, siyasilere tevessül etmek, her sıkıştığında ilgisiz kurumlara koşmak var mıdır? Yoksa bazıları mezhebi, mektebi kendi maslahat anlayışlarına göre mi tefsir ediyorlar?
Bu ayrıntılı makaleyi aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz: