'AKP dışındaki herkesi itelemeyin'
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ı ‘sağduyuya
davet eden' Karamollaoğlu, “Yaparım' demekle iş yapılmaz. ‘Ben bu problemi
çözerim' demekle iş çözülmez. Onun için ben Sayın Cumhurbaşkanı'nı sağduyuya
davet ediyorum. Allah rızası için gerçekleri görün. Sizin gibi düşünmeyen,
sizin gibi meselelere yaklaşmayan partili, partisiz herkesi bir kucaklayın ya.
Siz Cumhurbaşkanısınız. Adınızın başına şimdi AK Partili Cumhurbaşkanı geldi
diye AK Parti'nin dışındaki herkesi itelemeyin ya” şeklinde konuştu.
'Onlar dost değil, yalaka'
Geçmişte Erdoğan ile arkadaş olduklarını vurgulayan
Karamollaoğlu, “Herkes size, düşmanmış gibi davranmıyor. Ben davranmıyorum en
azından. Bizim geçmişimiz var, arkadaşlığımız var. Ama yanlışlarını söylemezsem
o zaman da ben kendim vebal altına girerim. Dost acı söyler. Sizden menfaat
bekleyenler size acıyı söylemezler, gerçekleri söylemezler, sizin hoşunuza
gitmeyen hiçbir şeyi size söylemezler. Onlar dost değil, yalakadır. Faydalanmak
için yanınızda. Benim tahminim, onu da biliyor mu, biliyordur da ‘başka çarem
yok' diyordur herhalde” ifadelerini kullandı.
'Bugünkü durumla karşı karşıya kalmamak mümkün değil'
Boğaziçi'nde yaşanan gelişmeleri değerlendiren
Karamollaoğlu, “Siz o üniversitedeki öğretim görevlilerini ve o üniversitedeki
öğrencilerin üzerinde oluşturacağı etkiyi dikkate almadan bir adım atarsanız
bugünkü durumla karşı karşıya kalmamak adeta mümkün değil. Ben sayın rektörü
tanımam, bilmem ama alelacele bir terfi uygulamasıyla bir noktaya gelip
arkasından da, hakikaten gerek Ortadoğu gerekse de Boğaziçi Türkiye'nin dışa
açılan bir penceresi gibidir ilmi meselelerde, onu dikkate almadan ‘birtakım
uygulamalarla biz burada daha büyük iş yapacağız' demesi benim garibime gitti”
şeklinde konuştu.
'Öğrencilerin, akademisyenlerin hepsi suçludur denemez'
Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'nun
böyle bir açıklama yapmasını doğru bulmadığını belirten Karamollaoğlu,
“Üniversitelerde, araştırma müesseselerinde 100 gün değil, 100 ay bile yetip
yetmeyeceği belli olmaz. Çünkü sizin seçeceğiniz insanlar yapacak onu. Yoksa
bir rektör yüzlerce makale yazmayacak. Siz eğer ilmi seviyeye gerekli ihtimamı
göstermezseniz o zaman bu atılımı yapmanız olmaz. Ha şunu söyleyeyim yalnız;
üniversitelerde bir iktidara karşı tepki oluştuğunda bazı çevreler bunu fırsat
bilip onu kendi istikametinde bir anarşik ortama sürükleme çabasının içine
girebilirler. Bunun da önceden görülmesi, tedbirinin alınması icap eder. Ama bu
demek değildir ki orada bu konuda tepki gösteren öğrencilerin hepsi suçludur,
öğretim görevlilerinin hepsi suçludur” açıklamasında bulundu.
'Kendinize yakınlığına göre tayin yaparsanız bu iş
çözülmez'
Çevreye ve başka kişilere zarar vermediği sürece insanların kendi fikir ve düşüncelerini rahatça dile getirebilmesi gerektiğini vurgulayan Karamollaoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı'nın bundan 10 sene önce benzer ifadeleri var. ‘pes etmeyin', ‘boyun eğmeyin' diyor. Şimdi gelinen noktada onun tersine dönmek… Bu bir zihniyet meselesi. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bütün devlet kadrolarına, üniversitelere maalesef, başka mevkilere, yönetim kadrolarına sadece parti ile iltisakına bakarak adam tayin etmesini çok yanlış buluyorum. Devlet bir parti devleti haline geldi Türkiye'de. Şimdi üniversiteler de bir parti üniversitesi haline gelecek. Buralardan fikir çıkmaz. Çünkü kendisi gibi olmayan herkesi elemine ederler, hele de başarılı olabilecek… Siz kendinize yakınlığına göre tayin yaparsanız bu iş çözülmez. Ben iktidarın öncelikle bunu anlaması gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Saadet Partisi, AKP ile ittifaka girecek mi?
"Başkanlık sistemini terk ediyoruz" demeden bir
işe girilmez. Benim burada üzerinde durduğum noktalar çok net. Zor da olsa biz
kendi temel prensiplerimizden taviz vermeye yanaşmayız belli imkanlar tanınsa
bile. İttifak meselesini detaylandırmak istediğimiz havayı doğurmaz.
Üçüncü ittifak kurulacak mı?
Bu olasılık her zaman var. Ben daha temel sorunların
üzerinde durmayı, kutuplaşmayı son buldurmanın üzerinde durmamız gerek. Bir
kutuplaşma, bir ittifak bunu kırmamalı. Birbirine taban tabana zıt fikirlere
sahip olan insanlar bile meseleleri müzakere edebilmeliler, benim için önemli.
İttifaklar, en fazla milletvekillini çıkaracak tarzda
oluşturulur. İttifak yaptığınız zaman aynı oranda oy olacağınızda kaç
milletvekili çıkaracaksınız, yapmazsanız kaç milletvekili çıkaracaksınız buna
bakılır. Herkes bunlar üzerinde yorum yapabilir. Bu yorumların bile bizi
sağduyu ile meseleye yaklaştırması gerektiğinin kanaatindeyim. Bu zihniyeti
oluşturabilirsek bütün meselelerin üzerinde geliriz.
Erdoğan-Asiltürk görüşmesi
AK Parti zayıfladığını, oy kaybettiğini görüyor. Hakikaten
AK Parti'de görev almış, 15 seneden fazla uzun süre çeşitli görevler yapmış
arkadaşlar ayrıldılar. İşsizlik, geçim sıkıntısı, adalete güvenin sarsılması
gibi konularda da AK Parti'ye gönül vermiş insanlar da etkileniyorlar.
Anketlerde gösteriyor ki AK Parti'nin daha önceki seçimlerde gösterdiği
performansı gösterme ihtimali yok.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'den daha fazla teveccüh
görüyor ama cumhurbaşkanı seçilmesine yetmiyor. İttifak olduğu zaman da
Meclis'te çoğunluğu sağlayacak durumda değiller. Destek arıyor. Destek aramak
için de geçmişte biz beraber olmuşuz -18 yıldır kapımız çalınmamış olsa bile-
bir aşinalığımız var. Oğuzhan beyi de bu şekilde ziyaret etmeyi, acaba bir
yakınlık kurabilir miyiz diye bir ihtiyaç olarak görmüşlerdir. Bunu garipsemem
ama abartılmasının da doğru olmadığı kanaatindeyim. Destek almak için gittiği gözüküyor.
Görüşmeden önce Oğuzhan Bey haber verdi. Görüşmenin ardından
da bilgi verdi. Bunun ne anlama geldiği gayet açık destek istiyor Sayın
Cumhurbaşkanı ama dediğim gibi bu desteğin istenmesi mutlaka sorgulanır. Şu
anda bu bir ziyaretten ibaret. Bunu başka anlamlarda konuşmanın zamanı değil.