Rasthaber - Lübnan 17 ekim tarihinden bu yana ve Irak ise hüseyni Erbain
törenlerinin ardından yeniden hükümet karşıtı gösterilere sahne oluyor.
Protestoların temeli her iki ülkede de neredeyse aynıdır. Halk yoksulluk,
işsizlik ve hükümette geniş çapta yaşanan yolsuzluklara itiraz amaçlı protesto
gösterisi düzenliyor. Irak’ta sosyal hizmetlerin zayıf olması ayrıca hükümet
karşıtı protestolara sebep oldu. Bu yüzden her iki ülkede yaşananlar, halkın
geçim sıkıntısı ve sosyal hizmet eksikliklerine olan doğal tepkileridir. Halk,
geçim sıkıntılarının giderilmesi ve sosyal hizmetlerin verilmesini isterken
aynı zamanda hükümet yapısındaki organize yolsuzluklarla ciddi mücadele ve
gerçek reformların yapılmasını istiyor. Irak ve Lübnan’da hükümet ve yetkililer
defalarca halkın gösteri hakkını resmiyete tanırken onların taleplerinin temin
edilmesi için ciddi adımların atılacağını belirttiler. Irak’ta hükümet 5 reform
paketi önerirken parlamento da önerileri onayladı, fakat halkın gösterileri
durmadı ve hatta şiddete yöneldi. Çeşitli kanıt ve belge Irak ve Lübnan’daki
şiddet olaylarının direniş eksenine karşı muhalefet tarafından planlı bir
komplo olduğunu ispatlamaktadır Batı Asya’da yaşanan gelişmeler Suudi
Arabistan, Amerika ve Siyonist rejimin planları ve çıkarları doğrultusunda
ilerlemiyor. Yemen’de Arabistan bataklığa saplanmış ve savaşta gerçek anlamda
yenilmiş vaziyettedir. Amerika’nın İran karşıtı siyasetleri ise istenilen
sonuca ulaşmamış ve İran İslam cumhuriyeti ise müzakere baskısına teslim
olmamıştır. Siyonist rejim de daha önce yaşamadığı bir siyasi kriz ile karşı
karşıya ve Benjamin Netanyahu kabine kurmakta başarısız kalırken Beni Gantz’ın
da kabineyi kurabilme olasılığı belirsizliğini koruyor. Bu şartlarda Direniş
ekseninde kargaşa, Direniş'in bölgede konumunun güçlenmesini engellerken Suudi
Arabistan ve Siyonist rejime de sorunlarını gidermek için zaman kazandırır
El-Ahd sitesi Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Beyrut büyükelçiliklerinin
Lübnan’da gösterilerin başlıca destekçileri olduğunu duyurarak şöyle yazdı: “Bu
elçilikler göstericilere günlük 100 dolar verirken onlara sıcak yemek, çadır ve
diğer olanaklar da sağlıyor. Gece çadırlarda kalan ve ya sokakta sabahlayan gençlere
de 150 dolar veriyor.” Bu arada bazı Siyonist medya çevreleri de bazı
raporlarda Lübnan ekonomik sorunlarından Hizbullah’ı sorumlu tutarak Lübnan
bütçesini füze yapımı için kullandığını iddia ettiler. Bu sahte rapor direniş
ekseninin mayıs 2018 seçimlerinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap
Emirlikleri’nin ağır masraflara katlanmalarına rağmen parlamentoda 128
sandalyeden 68’ini kazanarak mutlak çoğunluğu kazanmadığı bir dönemde ileri
sürülüyor; zira bu oy oranı Lübnan halkının Hizbullah’a verdiği desteği
yansıtıyor. Lübnan basınından el-Ahbar gazetesi Amerika, Birleşik Arap
Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın Irak’ta Adil Abdul-Mehdi hükümetine karşı
yumuşak darbeden söz ederek şöyle yazdı: “Birleşik Arap Emirlikleri, Irak
hükümetine karşı teori merkezi olmuş ve ulusal güvenlik danışmanı Tahnun bin
Zaid al-ı Nahyan ve (Siyonist rejim ile bağlantıları nedeni ile tanınan) onun
Filistin işleri danışmanı Muhammed Dahlan ise bu planlamanın sorumluluğunu
üstlenmişlerdir. Bu darbenin maliyeti ise 150 milyon dolardır ve Suudi
Arabistan onu üstlenmiştir. Saha harekatının sorumluluğu ise Irak sosyal
toplumu olarak bilinen ve Amerika elçiliğinin mali desteğinde olan STK’lara
verilmiştir. Önemli olan ise söz konusu kuruluşların sayısının en az 50 bin
olmasıdır; sadece 2019 yılında 701 milyon dolar söz konusu kuruluşlara tahsis
edilmiştir.” Bu arada ekim gösterilerinde gizli teşekküllerin şekillenmesinde
de büyük rolü olan Amerikan elçiliği Irak hükümet yapısında mali yolsuzluk
yaygarası kopartırken 16 yıldan beri Irak’ta askeri varlığını sürdürüyor ve
savaş tazminatı bahanesi ile on milyarlarca dolar petrol çıkarlarını
yağmalayarak petrol gelirlerinin Irak halkı için harcanmasını engelliyor.
Amerikan yayın organı el-Hurre TV kanalı, Suudi Arabistan el-Arabiye, el-Hades TV
kanalları ve sosyal paylaşım siteleri, ki genelde dışarıdan destekleniyorlar,
halkın barışçıl gösterilerinin sokak çatışmalarına ve şiddete dönüşmesinde
büyük rolleri vardır. El-Hurre TV kanalı bir süre önce yayınladığı belgeselde
İmam Hüseyin -as- ve İmam Ali -as- kutsal türbe külliyesi mütevelli kurumları
gibi dini kurumları yolsuzlukla suçlarken Irak din merciliğini de hedef aldı.
Amerikalı El-Hurre TV kanalı Irak’ta son protestolarda da sahte görüntüleri
abartarak yayınlamakla halkı güvenlik güçleri ile çatışmak için kışkırttı. Söz
konusu TV kanalı Haşdi Şabi ve güvenlik bölümü komutanının, göstericileri hedef
almakta suçlu olduklarını iddia etti. Bu iddiaya tepki olarak Nuceba hareketi
sözcüsü Nasr el-Şimri bu bağlamda yaptığı açıklamada, “Amerikan el-Hurre
kanalı, Irak halkının erkânlarına saldırıda, ki son örneği Haşdi Şabi ve
güvenlik bölümü komutanına iftirada bulunmaktı, fitneci ve yıkıcı rol ifa
ediyor” dedi. Söz konusu kanalların temel hedefi Iraklıların ulusal vahdetini
yıkmak ve Irak halkı arasında tefrika oluşturmak ayrıca İran’a karşı
nasyonalist duyguları kışkırtmaktır. Söz konusu TV kanalların yıkıcı rollerine
tepki olarak Irak hükümeti el-Arabiye, el-Hades ve el-Hurre TV kanallarının
çalışma iznini iptal ederek ekranlarını kapattı. Ülke içinde halk arasına sızan
piyonlar ise çeşitli yollarla Irak ve Lübnan halklarının protesto gösterilerini
saptırmaya ve şiddete doğru yönlendirmeye çalışıyorlar. Lübnan’da Semir Ca’ca
liderliğindeki “Kuvvetler Partisi halkın gösterilerini sokaklarda koordine
ediyor. Ca’ca Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğindedir.
Irak’ta ise halk gösterilerindeki piyonlar da Baasiler, Yemaniler ve Sorhiye
akımıdırlar; bu arada Yemaniler ve Sorhiyeler ise halihazırda Irak’taki duruma
karşı olan Şia gruplardır. Eski Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in kızı Raged
Saddam son gösterilerde hayatını kaybedenleri “kahraman şehitler” olarak
tanıtmaya çalıştı. Bu arada iç piyonlar sosyal sitelerden halkı kışkırtmak için
yararlandılar. Buna göre sosyal sitelerde söylentiler ve temelsiz haberleri
gündemlerine aldılar. Bu söylentilerden biri ülke yetkililerinin ülkeden firar
etmeleri ve de sınırların kapanması idi. Tabi sahte ölüm haberleri de halk
protestolarını saptırmak için casus piyonların yöntemlerinden bir diğeri idi.
Casus piyonlar protestoculara doğru ateş açarken sosyal paylaşım sitelerinde
güvenlik güçleri ve özellikle Haşdi Şabi’nin halka ateş açtığı yönünde yalan
haberler yayınlandı. Fakat Irak TV kanalları ve bağımsız sosyal sitelerin
görüntülerinde güvenlik güçlerinin protestocularla birlikte, yapılan
saldırılardan korunmak için birlikte sığınakta oldukları görülüyor. Bu yüzden
Irak dini mercileri söz konusu piyonların rolleri ve halk protestolarını
suiistimal etmeleri hakkında uyarıda bulundular. Irak’taki halk gösterilerinin
lideri yoktur ve bu yüzden düşman sosyal paylaşım siteleri ve TV kanalları
ayrıca casus piyonlar, gösterileri saptırmaya ve suiistimal etmeye
çalışıyorlar. Bu arada Siyonist rejim ve dış mihraklar ise büyük bir propaganda
çalışmalarla Irak’taki mevcut durumdan İran İslam cumhurieytinin sorumlu
tutulması ve İran karşıtı sloganların atılması yönünde çaba gösterdiler. Bu
bağlamda Siyonist yazar Eydi Kohen Iraklı göstericilerden, “Perslere karşı
inkılapçılar” şeklinde söz ederken yalan twitter mesajlarda Irak gösterilerinin
bastırılması için İran güvenlik güçlerinin Irak’ta bulunduklarını iddia etti.
Kohen twitter mesajında, “Fatimiyun tugayından binlerce kişi Irak gösterilerini
bastırmak için Irak’a geliyorlar” yazdı. Bu iddia Irak ve İran halklarını karşı
karşıya getirme hedefi ile öne sürüldü. Halbuki İran defalarca Irak içişlerine
yabancıların müdahalesine karşı olduğunu, halkın gösterilerinin ise Bağdat
yönetimi tarafından ciddiyetle ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Son
olarak Lübnan Hizbullah hareketi genel sekreteri seyit Hasan Nasrullah’ın da
vurguladığı gibi, yapılan protesto gösterilerinin halkın sesinin duyulması gibi
olumlu getirileri de oldu. Irak ve Lübnan protestolar aşmasından geçiyorlar
fakat özellikle Irak’ta yaşanan olaylar bölgede siyasi ve askeri alanda
yenilmiş kesimin direniş eksenine karşı savaşta halkın taleplerini suiistimal
etmek istedikleri, bu yolda halk arasında, din merciliğine saygı duymak gibi
kurumsallaşan değerler ve normları hedef aldıkları görülmektedir.