Yolcular tarafından çekilen videolarda savaş uçaklarının
nasıl yolcu uçağına doğru manevra yaptığı izleniyor. Savaş uçaklarının uçağı
Şam’ın hava savunma sistemine doğru itmeye çalıştığı iddia ediliyor.
Yolcu uçağının pilotu kurtulmak için büyük bir hızla irtifa
kaybederek Beyrut’a inişe geçiyor. Bu düşüşe benzeyen irtifa kaybı avcı
uçakları için bilinen bir taktiktir, ama içinde yüzlerce yolcu ile yaparsanız
başka bir şey olur. Uçakta yaşanan korkunç paniğin yanı sıra yaralananlar
oluyor.
Bu olay bize dünya barışının nasıl pamuk ipliğine bağlı
olduğunu gösterirken ABD’nin yolcu uçaklarına dönük terörünü bir kez daha
hatırlattı.
Bu terör silsilesi bütün boyutları ile incelense kitap
hacmine varan bir araştırma olur. Suç atma, kışkırtma, bir komplonun parçası
haline getirme… Bu arada 11 Eylül saldırıları da bu kapsamda incelenmeyi hak
ediyor.
Ama bu yazıda ABD’nin yolcu uçaklarına karşı açık terör
eylemi olan iki olayı hatırlatacağız. Hem gençlerin tarihe ilişkin bilgi
dağarcığını güçlendirmeye ihtiyacımız var, hem de ABD ile müttefik olmayı reel
politika olarak gören derin ahlaksızlığı sahiplerinin yüzüne vurmaya.
6 Ekim 1976’da Karayipler seferini yapan Küba Havayolları uçağı
73 yolcusu ve 5 mürettebatı ile Barbados’tan havalandı. Yolcuların içinde
Küba’nın 24 kişiden oluşan genç eskrim ekibi de bulunuyordu. Dünya çapında
başarılı olan bu ekip Orta Amerika ve Karayipler Turnuvası’ndan altın
madalyalarla ülkesine dönüyordu.
Fotoğraflarda Küba Havayolları uçağına yapılan saldırıda
yaşamını kaybeden Kübalı genç sporcular görülüyor.
Ayrıca uçakta yeni bir yaşama başlamanın heyecanını taşıyan
altı Guyanalı genç bulunuyordu, Küba’da tıp eğitimi almak için davet
edilmişlerdi. Eğer yaşasalardı bugün belki pandemiye karşı kendi halkının veya
dünya halklarının acılarını dindirmek için seferber olan ekibin içinde
olacaklardı.
Uçak havalandıktan kısa bir süre sonra havada infilak etti.
Kaptanın sahilde tatil yapanları kurtarmak için denize çakıldığı söyleniyor.
Küba asıllı iki ABD vatandaşı tarafından uçağa iki adet C-4
patlayıcı yerleştirilmişti. Katiller deşifre oldular, CIA ile bağlantıları
ortaya çıktı. Bu pisliklerin isimlerini burada anmayacağız, ama sonuna kadar
ABD tarafından korunduklarını ve Miami’de yaşlılık nedeniyle özgür olarak
öldüklerini söylemekle yetinelim.
Fotoğrafta 6 Ekim 1976’da kaybedilen Kübalı sporcular için
yapılan bir anma töreni görülüyor. ABD tarafından işlenen bu cinayet aynı
zamanda spor tarihinde de her zaman acıyla anılacak bir olaya dönüştü.
İkinci terör olayı ise İran körfezinde 1988 yılında 3
Temmuz’da gerçekleşti. İran’dan Dubai’ye giden ve İran Havayolları’na bağlı
uçak 274 yolcu ve 16 mürettebatıyla birlikte Körfez üzerinde ilerliyordu, henüz
İran hava sahasından çıkmamıştı.
Aynı esnada ABD donanmasına bağlı üç savaş gemisi İran
karasularını 4 km ihlal etmişlerdi. Gemiler uçağı fark ettiler, aralarındaki
telsiz konuşmaları sonradan deşifre edildi. İki geminin kaptanı yaklaşmakta
olanın yolcu uçağı olduğunu ısrarla belirtiyorlardı. Buna rağmen USS Vincennes
gemisinin kaptanı Amiral Rogers füzelerin ateşlenmesi için emir verdi. Uçak iki
füzeyle vuruldu, 290 kişiden kurtulan olmadı.
Muhtemelen Kaptan Rogers’in gizli bir misyonu vardı. Hiçbir
şekilde ceza almadı, aksine Başkan George Bush tarafından “üstün hizmetlerinden
ötürü” Liyakat Nişanı ile ödüllendirildi.
Fotoğrafta 1988’de ABD Savaş gemisinden atılan füzeyle
düşürülen uçakta kaybedilenlerin cenaze töreni görülüyor.
ABD dünya tarihinde haklı olarak Roma İmparatorluğu’na
benzetilir. Roma antik çağın en kalleş devletiydi. Hiçbir anlaşmaya uymaz,
haber vermeden başka devletlere saldırır, işlediği cinayetlerden dolayı hiçbir
sorumluluk üstlenmezdi.
Ancak Roma’yı var eden üretim ilişkileri tıkandı, bir
bunalım dönemi başladı. Zayıflamış Roma’ya son noktayı koyan kuzeyden gelen
“barbar” kavimler oldu.
Şimdi ABD’de bir tıkanma ve bunalım yaşanıyor.
Ama Roma’dan farkı ona son verecek “barbarlar” başka bir
yerde değil, ABD’nin içindeler. Sadece bu pandemiye bağlı işini kaybeden emekçi
kitleleri ve kirasını ödeyemediği için yakında evsizler ordusuna katılacak 24
milyon insan, ırkçı ayrımcılığa uğrayanlar, güvencesiz işlere mahkûm edilenler…
O zamanlar dünya halklarının başındaki en büyük bela olan
Roma’nın çöküşü nasıl dünya tarihini değiştiren büyük bir olaysa, ABD’nin de
çöküşü büyük bir olay olacak.
Yıkılmış Roma toprakları feodalizme açılmıştı, ABD ise sosyalizme açılacak.