Yolculuk-4

GİRİŞ: 18.09.2020 12:37      GÜNCELLEME: 18.09.2020 12:37
Rasthaber -  Bölüm- 4: Düşmanın hedefi; Yaratılış gayesi & Güzel amel & Tevhid

BismillahiRahmanniRahim   

Hamd Alemlerin Rabbi Allah’a, salatu ve salam O’nun Resulü ve temiz Ehli beytine olsun.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”, (Zariyat 56) “O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk-2)

İnsanın görünmeyen düşmanının tanımını önceki yazımızda yapmıştık ve son söz olarak demiştik düşmanımızın «hedefi kimdir?» ya da düşmanımıza karşı olan «direniş gücü kimdir?» Bu tanımlamalara girmeden önce ve de kişi isimi, ülke ismi vermeden, “İnsanın yaratılış̧ gayesi ve hür irademizin anlamı” üzerinde açıklama yaparak yukarda ki sorumuza farklı bakış açısından detaylı cevap verilmiş olalım.

İnsanın yaratılış gayesinin ne olduğu konusunda Yüce Allah; “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” buyurmaktadır. Bu ayette ifade edilen “abd” yani kulluktan kastın ne olduğu hususunu gerçek olarak anlamak gerekmektedir. Kelime Kökeni Arapça ˁbd kökünden gelen ˁabd عبد "kul, köle, hizmetkâr" sözcüğünden alıntıdır. Köle, genellikle, abd, rakik, rakabe, kınn, memlük, vasîf, mülk-i yemin gibi sözcüklerle ifade edilir. Arapça sözcük, Aramice/Süryanice ˁbd kökünden aynı anlama gelen ˁabed עֲבֵד  Sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük Akatça aynı anlama gelen “abdu” sözcüğü ile eş kökenlidir. Abdu, Halk dilinde Abdullah (Allah’ın kulu) kelimesinin kısaltılmışı olarak takma isim olaraktan kullanılır.

« Abd » kelimesinin halk dilinde (diyalekte) ve öz Arapçadaki kullanım anlamlarını anlamak önemlidir. Kelimenin kökünü teşkil eden ibâdet ve ubûdiyet mefhumunda “kulluk” ve “itaat” mânası vardır. Şayet bu Kulluk ve itaat Allah’a yapılıyorsa abd kelimesi “hür insan”, eğer bir kula /yaratılana itaat ediliyorsa “köle” mânasına gelir.

Fakat günümüzdeki kölelik anlayışı kendini yenilemiştir. Oluşturulan farklı beşerî sistemler ve terminolojisi içinde daha teknik bir isme ve yapıya bürünmüştür.

Modern kölelik; İnsan oğlunun, kendisine ait yaşamında ki enerjisini(gücünü), zamanını (ömrünü) belirli bir değer karşısında satması. Önceki kölelik sisteminde insanların dolaşma hürriyetleri olmadan başlarını sokacak bir çatı, karınlarını doyuracak yiyecek ve üzerlerini örtecek giyecekler karşılığında köle idiler. Devrimizde ki köleliğin eski kölelikten farkı başın sokacak çatıyı, yiyeceğini ve giyeceğini kişi kendi imkânlarıyla karşılamak zorundadır. Hizmet seçme hakkına Hürriyet adını verilmiştir. Yeni sistemde şayet Madde olarak hiçbir şeye sahip değilseniz! sizin ne bir statünüz ne bir seçme hakkınız vardır, fakat insana yetişemeyeceği uzun emeller sunmuştur ki köleliği kendi arzusu ile daim olsun. Örnek verirsek; bir keçiyi, alanı geniş, çeşit çeşit bitkilerle dolu, doğal bir bahçeni içinde her şeyden otlayabileceğini sandığı halde boynunda1 metrelik tasma takip otlamasına benzer. Bahçenin tüm alanını görür ama sadece 1 metrelik tasmanın sunduğu alanında otlar. Fakat Keçi, bahçeye sahip olacakmış havasına girer.

Allah (cc), “abd” (kul) olarak yaratığı her insana eşit davranmıştır. Kendine İnanan veya inanmayan, hangi renkten ve ırktan olursa olsun, yaratış olarak insani tek yaratmıştır. Eşit olarak yaratığı insanların sadet & huzurları için sadece “iman edip güzel amel” hal üzeri olmalarını emretmiştir. Çünkü her bir kişi bu karakter üzeri olup yüceltirse, “eski & modern kölelik” veya herhangi bir hal üzeri ortamda, o kişi karşısındaki insana köle muamelesi yapmaz, kişiye insan olarak bakar ve hakkında eksiksiz tam verir.

Tarihteki en güzel örneği, Bilal Habeş'ini yaşadıklarıdır. Ummeye bin Halef’in inancı altında kölesiyken Peygamberimizin (savs) emri ile Hz. Ebu Bekrin satın almasından sonra tevhit inancı çatısı altında yaşadığı hürriyet statüsündeki fark çok belirgindir. Bilal Habeşî Ruhun kölelikten kurtardığı gibi Madde vücuttu da kölelikten kurtulmuştu. «Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, statü ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır (Hucrat-13)

Kuranın açıkça karşı olduğu kölelik yapısı, insan düşüncelerinin hapis olduğu, kullanım kendi elinde olmadığı Ruh köleliğidir. İnsanın hür iradesine prangalar takılmasıdır. Modern dünya insanı altın kafeste yaşayan bir kuşa ya da yukarda verdiğimiz örnekte ki keçi misaline benzemektedir. Ne yazık ki aklın kiraya verdiğinden ve düşüncelerine hâkim olan gücün kölesi olduğundan bihaberdir.

Kuranda “mükemmel insan” statüsün, insan ne olursa olsun köle veya hür ya da Allah’a itaat eden kul olsun, üstünlüğü belirleyici Takva olmaktadır. Bu yapının temelinde yatan, herkesin aynı statüye sahip olduğu Tevhit inancı, Müslümanlıktır. Köle ve hür Namazda aynı safta, yan yana Allah (cc) önünde secdeye kapanarak sadece Allah (cc) itaat etiklerini ve kölesi olduklarını ilan ederler.

Kuranda kölelik/itaat tanımlamalarının kullanılış̧ tarzını şöyledir;

1-) Hukuk açısından “abd” ; karşılıksız hizmette olmak (köle) «Sadakalar (zekâtlar) Allah’dan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur.» (Tövbe -60).

2-) Yaratılmasından ötürü yaratılmış olan “abd” ; “yaratma” sadece Allah’a nispet edilebilir. “Onlar, azıcık olsun kendi başına kalıp düşünmedi mi ki; Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasında olan bütün varlıkları gerçek bir gayeyle belirli bir vadeye kadar yaratmıştır” (Rum-7-8),

3-) Allah’a kulluk yapması açısından “abd” ; hür olsun köle olsun, erkek olsun kadın olsun, gerçek manada kulluk eden en şerefli insandır. «İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır (Hac-32) «Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır (Hucrat-13)

4-) Dünyaya, dünya süslerine ve nefsine itaat açısından “abd” ; hür de olsa köle de olsa ruhu köle her yönüyle ziyanda olan insandır. «Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü?» (Furkan-43), «Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi; bu yüzden iman edenlerle eğlenirler. Hâlbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet günü öbürlerinin üstündedir.» (Bakara-212), «Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir.» (Al-i İmran -185)

Hür irade; Hür irademizi anlamamız için, «O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yarattı.»

«Güzel amel» den kasıt nedir? Çünkü Güzel amel, yaşam ve ölümün değer ölçüsü olmaktadır. Güzel amel tanımını açmamız gerekmektedir. Güzel ve amel, Sıfat ve Fiil’ in beraberliğinden oluşmuştur. Güzel den kasıt; eksiği olmayan, tamamlanmış, mükemmel, rahatlatıcı, hoş, samimi, dürüst, Salih, sahih, ihlas. Ve Buna karşın olan, zıt; kötü, çirkin, zalim, yalancı, (riyakâr), aksi, sıkıcı, çarpık, saptırılmış, yıkıcı, düşmanca, vasat (iyinin altında) vb. olmaktadır.

Amel den kasıt; yapılan herhangi bir aksiyon, hareket, söylene herhangi bir söz ve herhangi bir gösteri. Yapılan Herhangi bir amelin yanına gelen “güzel” sıfatı ile amelimiz değer kazınıyor fakta o değer ise Yaratana ortak koşmadan itaat ile mükemmelleşiyor. Allah (cc) kitabı kuranı kerimde 114 yerinde bu iki tanım «iman eden ve Salih amel yapan» olarak hep beraber zikir etmiştir. «İman edip güzel davranışta bulunalar var ya, Şüphesiz güzel amel işleyenlerin mükâfatları asla ziyan edilmez» (Kehf-30).

Bir başka ayette ise «Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa...» (Taha-112) Mümin olmak, imanı, iyi amel yapmayı gerektirmektedir. Bunu şu ayetten anlıyoruz «İnsanlar, imtihan edilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar» (Ankebut-2).

Bir başka ayette ise «Ey iman edenler iman edin» (Nis-136). Güzel (Salih) amel olmadan iman etik demek ile kulluk olmuyor. Bunu Allah (cc), bir ayette «güzel ameli» ayırım yaparak şöyle demektedir; «Bedeviler iman ettik dediler de ki hayır iman etmediniz İslam olduk deyin» (Hücrat-14), Fakat başka bir ayette ise her iki tanıma vurgu yaparak Allah katında Hür, köle, kadın, erkek, meşrep farkı olmadan geçerli olanı vurgulamıştır. «Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve Salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.» (Bakara-62). “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve 'birbirinizi tanımanız ve tanışmanız' için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk, renk, soy ve servetçe değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, haber alandır.” (Hucurat-49).

Yine bir başka ayette ise erkek ve kadın arasındaki üstünlüğün şartlarını açıklamada kullanmıştır. «Erkek veya kadın, kim mümin olarak da güzel amel işlerse, işte onlar cennete girerler.» (A’raf-124) Iman etmek güzel amel ile taçlanmaktadır. Güzel amel imanın yansımasıdır.

Yaratılış gayemiz, Bilmek ile başlar, iman etmekle yapılanır, yaşamakla şekille bürünür, ilan etmek kimlik kazanır ve hiçbir nesneyi ortak koşmamakla da hürriyetine sahip olur. Bu şekilde gerçek manada Allah’a Kul “abd” olunur. Buda bizlerin güzel / Salih / ihlaslı ve kâmil olarak yaşamamız demektir, aynı zamanda Tevhidi (Hur irademizi) kavrama formülüdür.

Bir ayetle özetlersek; «Asr´a yemin olsun ki, insan mutlaka bir ziyandadır. ANCAK iman (ittat & kulluk) edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı (emri bil maruf nahyel anil münkeri) tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır» (Asr)

Allah’a itaat (kulluk) insanın hür iradesine sahip olmasını sağlar ve hürriyetine kavuşturur. Aksine herhangi bir nesneye yapılan itaat (kulluk) insanın hür iradesini servis dışına bırakarak insanı o nesneye bağımlı yapar, köle yapar.

Bu açıklamadan sonra Görünmeyen düşmanımızın hedefi açıkça ortaya çıkmıştır. Medyada bizlere anlattıkları gibi ne Enerji kaynaklarıdır ne toprak genişletmektir nede rejimin/yönetim şekilli veya cinsidir. O düşmanımızın figüranı (dostları) olanların yaptıkları hizmet karşındaki iktidar hevesleridir. “Şüphesiz şeytanlar, sizinle mücadele etsinler diye dostlarına vahi eder.” (Enam-121)

Asıl Düşmanımızın 2 hedefi vardır;

1-) Tevhit inancını yok etmek: İnsanın Allah itaat etmekten (kul olmaktan) alı koymak ve Allah’a karşı isyankâr kılmak, saptırmak. Onun bu hedefine engel olan birinci korkusu TEVHIDI inancıdır. “Beni azdırdığın için, andolsun ki, senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım. Sonra önlerinden, artlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu sana şükreder bulamayacaksın" dedi.” (Araf-16-17),Onları mutlaka saptıracağım. Onları ümitlere düşürüp olmayacak kuruntularla aldatacağım ve onlara emredeceğim de davarlarının kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler!” (Nisa-121).

2-) Takva sahiplerini düşman ilan etmek: Tevhit inanıcına saldırmakla kalmayıp insanlardaki yaratılış fıtratını değiştirip İman edip güzel amel işleyen TAKVA sahiplerini düşman ilan edip onlara karşı savaşmak. Bunu gerçekleştirmek için hem sıcak savaşı hem kültürel savaş hem psikolojik savaşı kendi dostlarıyla uygulamaktadır. Iman ve güzel amelin tanımın saptırmak için Dünya menfaati & hırsını ve de egosantrik arzuları ön plana çıkartıp gerçek inanalar acizleştirmek, marjinalleştirmek, itibarsızlaştırmaktır.  “Muhakkak şeytan, şarap ve kumarla aranıza düşmanlık ve buğz(kin) sokmak istiyor. Ve sizi, Allah'ın zikrinden ve namazdan engellemek istiyor. Bundan vazgeçmiyor musunuz?”  (Maide-90,91), Şüphesiz şeytanlar, sizinle mücadele etsinler diye dostlarına vahi eder.(Enam-121)

Görünmeyen düşmanımızın hedefindeki kişiler (gruplar); İman edip güzel amel işleyenler ki onlar Nefsine köle olmayan, (hayvani nefsini kontrolüne alan ve nefsini ilah edinmeyen), düşüncelerine sahip olup aklını kiraya vermeyen, Allah’a itaat etmeyi kendine şiar edinen kişilerdir ki onlar; Allah'ın Kitabı kurana, Peygamber & Ehli beyitti* ve de Allah'ın seçtiği hidayet önderlerine** tabi olup güzel amel işleyen insanlardır.

Not; * “(Ey Peygamber! Müslümanlara) De ki: Sizden tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum; istediğim, ancak yakınlarıma (Ehlibeytime) sevgidir.” (Sura-23)

**«Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık" (Enbiya 73.)


Mustafa Kemal TASPINAR



 

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 3 yıl önce
Guzel bir seri açiklayici ve doyurucu. Allah Kaleminize guç versin.

REKLAM