Sönük Miting ve Teberri İlanı

GİRİŞ: 15.09.2020 11:03      GÜNCELLEME: 15.09.2020 11:03
Rasthaber - Bir hadiste tevella ve teberranın önemini sorana İmam a.s: din tevella ve teberradan başka bir şey midir ki! Buyurmuştur.

Tevella yani doğrunun ve Allah'ın atadığının yanında olmak, teberra yani Allah yolunun düşmanlarının karşısında olmak o kadar önemlidir ki din ondan başka nedir ki diye niteleniyor.

Kur'an'da (diğer adı Tevbe) berae (teberri) suresi vardır. Besmelesiz başlayan tek sure. Müşriklerden beraeti (uzaklaşmayı) anlatıyor. Daha surenin başında üçüncü ayette buyruluyor ki:

"(Bu,) En büyük hac (hacc-ı Ekber) gününde Allah ve resulünden insanlara bir bildiridir: Allah ve resulü müşriklerden uzaktır. Eğer Tevbe ederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve eğer yüz çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı aciz bırakıcılar kimseler değilsiniz. (Ey Muhammed!) Küfre sapanlara elem verici bir azabı müjdele!" 

Bu ayette geçen ezan kelimesi (ve ezanın minallah...) yüksek sesle ilan etmek anlamına geliyor. Allah, müşriklere yüksek sesle ilan edin (slogan atın ki) Allah müşriklerden uzaktır, Rasulü de... Bunun Haccı Ekber günü yani büyük hac gününde hacıların en kalabalık olarak bir araya geldiği yer ve günde yapılması emrediliyor! Yani dünyanın her tarafından Hacca gelen Müslümanlar büyük hac günü sloganlarla müşriklerden teberri edecekler! 

İmam Humeyni r.a biz diyor Şahı silahla top tüfekle kovmadık. Sadece sloganlarla düşürdük! Halkımız o kadar öfkeli slogan atıyordu ki Şah ve adamları bu öfke karşısında korkudan titriyorlardı! Sonunda çareyi kaçmada buldular! 

Birini bir mitinge çağırdığımızda; "Bağırıp çağırmakla ne olacak ki!" diyor sonra da bilmiş bilmiş; “Zulmü sona mı erdireceksin şöyle yapacaksın böyle yapacaksın.” diye akıl verici konuşmayı da ihmal etmiyor. Böyle konuşanlara diyoruz ki; asıl bağırmayı bile beceremeyen, beraeti ilan etmek için bile bir organize gerçekleştirip bir yerde toplanamayanlar hiç bir işi beceremezler! Nitekim bu kişilerin hiç bir şey yapmadıklarını, bağırmak için meydana toplananların duydukları heyecanı bile anlayamadıklarını üzülerek müşahede ediyoruz!

Onlara sormak lazım:
Günde 5 kez ezan okunuyor da ne oluyor?
Camilerde cemaat namazı kılınıyor da ne oluyor? 
Zulüm mü kalkıyor, dünya adalet düzenine mi giriyor? Yoksa dünya cennet mi oluyor, cennetin kapısının açıldığını mı görüyorlar?
Tabi ki bir şey olması için yapılmaz her şey! Nice Peygamberler ömürleri boyu didindiler cihad ettiler ama hiç bir şey yapamadılar! Yani çağrılarına insanları inandırıp, onları hidayet edip zulmü ortadan kaldıramadılar, adalet düzenini kuramadılar, şeytanları alt edemediler. Ne oldu şimdi o görevlerini yapmasalar mıydı? 
İmam Hüseyin a.s dünyevi somut başarı mı elde etti?
Hayır! 
Demek ki hayır işleri bir şey olması, hemen somut sonuç alınması için yapılmıyor. Müslüman üzerine düşen görevi yapar, başarı, hidayet Allah'a kalmıştır. Hiç şüphemiz yok ki Yüce Allah'ımız da üzerine düşeni yapıyor ve yapmaktadır. 
O halde yeniden konuya gelecek olursak, bağırmak var mıdır? İslam bağırmayı emretmiş midir? 
Evet, emretmiştir! Peki, sadece büyük hac günü Kâbe’de mi?
Hayır!

Dinin tevella ve teberra emri tam da bununla ilgilidir. Her ne kadar Sünniliğin İslam'ın şartları arasında, Şia'da olduğu gibi Tevella Teberra olmasa da İslam'ın kendisinde bu amel vardır. Allah devamlı olarak Müslümanların zalimlerden tağutlardan ve müşriklerden teberri etmelerini yani bu uzaklığı ilan etmelerini emretmektedir. Yine Hacdaki Sa'y'da gösterişli hızlı ve öfkeli yürümek esastır. Bundan amaç da kâfirlere bir gözdağı vermektir!

İçimizdeki şeytanların: "Kâfirlerin onca silahları teknolojileri güçleri varken bu müstekbirler bizim hacda silahsız ve hatta bu gafletli, kâfirleri dost edinmiş zavallı halimizden mi korkacaklar! dememiz için vesvese ettiğini duyuyor gibiyim. 

Öyle değil! Tabi ki korkacaklar. O kadar kalabalık o sloganlarla ya bir uyanıp da evlerine geri döndüklerinde ora halkına siyasi bilinçlendirme çalışması başlatırlarsa ne olacak!

İşte dünya Müslümanlarının vahdeti ve Zalimlerden teberri alıştırmalarının tatbikat yeri olan Hac tam da bu eğitim için ayarlanmıştır. İranlı Hacılar Tevbe (berae) Suresi emrini yerine getirmek için zamanın Müşrikleri Tağutları ve Zalimlerini protesto etmek onlardan teberri ettiklerini slogan halinde haykırmak için yaptıkları gösteri; Suudi Amerika tarafından kana bulanmış çoğunluğunun İranlı hacıların oluşturduğu 700 kadar hacı katledilmişti. Bu feci olay bir ot koparmanın bir böcek öldürmenin bile haram olduğu kutsal topraklarda ve kutsal Hac zamanında yapılıyordu! Ama dünya maalesef uyanmadı bu olayda bile! Hani bağırmaktan bir şey mi olurdu! Demek küfrü rahatsız ediyor ki sloganlara müdahale edip en kutsal yerde en kutsal günde üstelik ihramlıyken yüzlerce hacıyı katlettiler!

Bu konuda zikretmemiz gereken bir başka olay da İranlı Müfessir Muhsin Kıraati'nin bir camideki konuşmasıdır. Kendisi şöyle anlatır, videoyu görenleriniz vardır:

“Bir camiye gittim, tüm İran'da cemaat namazlarından önce atılan sloganlar burada atılmıyordu. Cami imamını da tanıyordum. (Program sunucusu soruyor:) İnkılap karşıtı biri idi sanırım? Kıraati: Hayır hayır tanıdığım iyi biriydi. Ondan izin istedim, bir iki dakika konuşabilir miyim? Tabi ki dedi. Ben de çıktım minbere dedim ki siz muhterem cami cemaati yüzde 50 Müslümansınız! 

Cemaat dikkat kesilince sordum. Neden Amerika’ya İsrail’e ölüm sloganını atmıyorsunuz? Dediler hacı ağa burası siyasi bir meclis değil dini bir ibadet meclisi! Dedim bu dediklerim siyasi değil dini bir konudur. Allah Fetih suresinde Müminlerin özelliklerini sayarken 4 özellik buyurur onlardan sizde sadece 2'si var o yüzden bu da yüzde elli Müslüman olmak demektir. 

Ayette: 

1- Eşiddâu alel kuffar: yan kâfirlere karşı şiddetlidirler. Yani Amerika’ya İsrail’e ölüm
2- Ruhama u beynehum, aralarında şefkatlidirler, yani yaşasın İslam inkılabı işte başta atılan sloganlar bunlardır. Ve bunlar ibadettir, müminlerin özellikleridir sizin yapmadığınız şey. 
3-4 Rukkean succeden, yebteğune fedlan minallah… ruku ve secde ederler, Allah'ın rahmetini umarlar.” 

Dinin kaynakları olan ayet ve Masumlara ait hadislerde tevella ve teberra’ya vurgu o kadar çoktur ki bunları saymakla bitiremeyiz. Bu konu o kadar önemlidir ki en azından şu hususlar düşünülmelidir:

1- Biz müşrik kâfir Yahudi ve zalimlerden uzak olduğumuzu ilan etmek zorundayız. Çünkü öyle olmasa onları farkında olmadan dost ediniriz ki bu da bizi helak eder.
2- Teberri gerekenlerden teberri etmenin yolu sadece düşünce ile teberri ettiğini düşünmek değildir. Çünkü düşünce bazen insanın gerçek inancı olmayan vehimler ve pasif (net olmayıp sisli geldi geçti şüphesellikler) düşüncelerden oluşmaktadır. Bunlar kişide hiçbir etki yapmayan ve var olmasıyla yok olması birbirine eşit denilebilecek etkisiz duygulardır. Ama teberri eylemi böylesi vehimleri düşünceye, ciddi ilkesel olarak düşünüp nedenleriyle birlikte karara dönüştürmek suretiyle düşünceye çevirir. 
3- Düşünce başkadır söz başkadır davranış daha bir başkadır. Düşünmek kolaydır. Siz hayalinizde zengin olduğunuzu kaç kez düşünmüşsünüzdür. Ama gerçek hayat farklıdır ve zenginlik hayali sizi hiç de gerçek yaşamda zengin etmez.
4- Davranış bilimciler; “düşünceleriniz konuşma ve eylemlerinizi, konuşma ve eylemleriniz alışkanlıklarınızı, alışkanlıklarınız karakterinizi, karakteriniz kaderinizi oluşturur.” demişlerdir. Düşünce önemlidir ama orada kalmayacak kadar etkili düşünce olmak ve eyleme dönüşecek kararlarla neticelenen düşünceler olmak şartıyla. 
5- Teberri ettiğini düşünmek ilk adımdır ve sevaptır. Ama bunu eyleme geçirmek bunu kendinden başka varlıklardan oluşan dış dünyaya aktarmak çok önemlidir. Bu olmadıkça düşünce bir süre sonra söner gider. Çünkü gerçek yaşamda, realite dedikleri olgunun, eyleme dönüşmeyen düşünceleri zamanla silip süpürüp götürdüğü çok görülmüştür. 
6- Teberri düşüncesi içinizde kaldıkça zulmü dünyadan kazımak mümkün olmaz. Ama onun ilan edilmesi zulümden rahatsız olanları buluşturur ve zulmü ortadan kaldırmak için birlikte hareket etmeyi sağlar.
7- Teberri ilanı müminlerin imanlarını artırır kâfirlerin kalplerine ise korku salar. Bu İslam tarihinde çok vuku bulmuş bir gerçekliktir. 
8- Teberri ilanı için atılan sloganlar kişinin; “Hiçbir şey yapamıyorum öyleyse kâfirler güçlüdür onlara karşı çıkılmaz.” vehminin silinmesine vesile olur.
9- Teberri ilanı için bir araya gelen müminlerin birbirlerine karşı olan olumsuz düşünceleri silinir ve onların birbirlerine rahmet gıpta ve onay duygusuyla bakmalarına neden olur. 
10- Tevelli iyilik ve iyinin yanında olmanın, teberri ise kötülük ve kötünün karşısında olmanın ilanıdır. Eğer bir toplumda bunu ilan eden olmazsa o toplumda iyinin taraftarı kötünün karşıtı olan kimse yok sanılır. Bu da toplumların kötülere tam iman ve teslimini sağlar ki böyle toplumlar artık yaşayan ölülerdir, ilahi azapla helakları an meselesidir. 

En kutsal olan şiarlarımıza saldırıldığında bile 15 milyonluk İstanbul’da sadece bin kadar kişinin protesto mitingine katılması, bu konuyu işlemenin önemini ortaya koymuştur. Ümmetin alim ve aydınları bu konuyu işlemelidirler ves selam.

Ali Mert

YORUMLAR

EBU HUSEYIN 3 yıl önce
Alimler, Evet ne yazık ki Turkiye'de ve Avrupadaki alimlerimiz Dünyalık kurdukları Ekonomik ve sosyal yapılarına çok sıkı bağımlılar.(köleler). Yaşasın Eurollar "€", yaşasın Dollarlar "$". Tabi buna karşı vitrindeki göstermelik malzeme "Makber Amarika", "Makber Avrupa". Düşmanımız bizi bizden daha çok iyi tanıyor. Onun içi hersey açıkça yapıyor. Gizilisi saklısı yok artık.
Mehmet Hanifi İNANC 3 yıl önce
eğer, müslümanlar tevella ve teberra konusunda pasif davranıyorlarsa,bunun müsebbibi,toplumun hasları ve alimlerdir. alimler dik dursalar halkta dik durur. eğer bizler gerçekten tevella ve teberra ilkelerine inanıyor ve teslim oluyorsak,önce ırki söylem ve eylemlerden teberri etmemiz lazım. adalet konusunda,insanlar ya dinde kardeşin, ya insanlıkta eşitindir ilkelerine uyarsak ,tevella ve teberra sesleri yükselecektir. ama,mitingte islam davası için şehit olmayanlara şehit ! kendi ırkını öne çıkarırsak bu islam değil tevella ve teberra değil ancak saltanat mitingi olur. cihad israil ve amerika ile sadece öylemi? slogan sadece amerika ve israil'e karşı öyle mi?. peki imam humeyni kime karşı direndi? biz kendimizi düzeltmedikçe insanlar bize kanmazlar artık. islam davasının önündeki en büyük engel ilmiyle amel etmeyen toplumlara yön vermeye çalışan has ve alimlerdir. toplumun ahlakını ,adalet anlayışını da bozanlar yine alimlerdir.toplumun birbirinden uzaklaşmasına sebep olan yine alimlerdir.idarecilerden bahsetmiyorum. alimler ya ümmet bilinciyle hareket ederler,ya da yahudiler hırıstiyanlar kendi kitaplarını nasıl tahrif ettilerse, onlarda kur'anı tahrif etmiş olurlar. grupçuluk, hizipçilik vs yapıldığı müddetçe ,ümmetin fertleri biraraya gelmezler. bunu bilelim artık.
EBU HUSEYIN 3 yıl önce
Ali Mert kardeşim, çok onemli bir konuya el atmışsınız. Neden muslumanlarin izzetine dokunan onemli olaylarda Müslümanlar alanda yoklar ? Aslında burda sorulması gereken bir kaç soru var! 1-) Islam diyarlarına ve müslümanlara karşı yapılan zulümlerde ve yapılan çirkin bir saldırıda kisi olarak ben ne kadar sorumluyum? 2-) Kendine Musluman develeti diyenler ne kadar sorumlu? 3-) Neden Müslümanlar Islami savunduklarında Marjinal olmakta? (burda ki kasıt Ümmetin bir derdi olduğu zaman mesela Filistin, yemen Myamir, Kesmir, dogu Turkmenistan, vs). Bizlerin akro olarak seyrettiği kanalların hiç biri bu konuları tartışma meselesi yapmıyor tam aksine bizlerin Israil ile ABD ile AB ile iyi ilişkiler geliştirmemiz yada en kötüsü onlardan kopmamızı söylemekte birde en önemlisi Islam her yönü ile saldırmaktalar; Tarikatlar ile, Kadın hakları ve kadınlara yapılan taciz & Tecavüzler ile, sanki onu yapan Islammış gibi lanse ediyorlar ve böylece Ahlaksızlığı, Dinsizliği masumlaştırıyorlar. Bu yapan insanlar gerçekleri bilmekte ve bir proje uygulamaktalar. Benim çıkardığım netice; Eğer Halk üzerinde her hangi bir değişime (olacaksa) oluyorsa bu yukardan aşağıya doğru geliyor Aşağıdan yukarıya doğru değil. yani Halk artık düşünmüyor sadece bir koyun misali önüne konulan her şeyi dünya hırs ile, görgüsüzce yemekte. Ne yazik ki Islami hasasiyeti olanlar ise Islami marjinaletiryorlar yani "eski tas eski hama usul" gidiyoruz yani sistemin bizlere sunduğu kalıp dışına çıkamıyoruz. Bunu şuna benzetiyorum, avrupada Yabancılar (araplar ve bizler) hep marjinal olması için eğitimde, sosyal & ekonomik hayatımızda uyguladıkları plan ve program neticesinde bizler sisteme marjinal olarak integre ediyorlar ve sonra bizleri suçluyorlar. Fakat ne yazı ki bizlerde onların bu plan ve programlarını oynamak zorunda kalıyor & hissediyoruz yada bilinçsizce oynuyoruz. Istabuldaki Protesto için bir yorum yapmiştim " Bizler, Islami marjinalleştiren, müslümanları aşaglayan bir sistem içinde onların kuralları ve terminolojileri ile hareket ediyor mücadele veriyoruz dolayısıyla yaptıklarımızla hep azınlık oluyoruz çoğunluk olmamıza rağmen, Çünkü bizler böyle bir yapıda kendimize oluşturduğumuz sosyo ekonomik yaşantıya mahkum olmuşuz ve bozmak istemiyoruz, alışkanlıklarımızdan vaz geçmek istemiyoruz ne kadarda hayıflansak, ne kadarda sloganik olsakda." Netice olarak; Biz kendimizi değiştirmediğimiz müddetce bizler hep marjinal kalacağız yada çokluğumuz rağmen yok görüneceğiz. Fakat yaşadığımız ortamda kendi varlığımız, neslimizi doğru yolda korumak ile mücadele etmekteyiz ne yazık ki ondada pekde başarıl değiliz.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM