Kavramlar Üzerinden Şii-Sünnü Ayrışması ve Asıl Ehl-i Sünnet Kimdir?

GİRİŞ: 13.02.2020 09:54      GÜNCELLEME: 13.02.2020 09:54
Rasthaber -  Terminolojik olarak "Ehl-i Sünnet" ne anlama geldiğini kısaca açıklayacak olursak; "Ehl-i Sünnet" Sevgili Peygamberimiz'in sünnet-i seniyyesine uygun yaşamak anlamına gelmektedir. Olması gereken de budur. Zira Yüce Rabbimiz birçok ayet-i kerimesinde Sevgili Peygamberimiz'e uymamızı, ona itaat etmemizi emretmektedir.
"Peygamber size neyi alın dediyse onu alın ve sizi neden sakındırdıysa ondan sakının." (Haşr:7)
"İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır." (Ahzab:21)
Ayetlerden çok bariz bir şekilde anlaşılan o ki; Allah Resulü'nün bize buyurduklarını yerine getirmeye çalışmalıyız, men ettiklerinden kaçınmalıyız. Ayrıca onun siretine bakıp, onun davranışları, onun ahlâkî yaşayışı ile hem hâl olmaya çalışmalıyız..
Fakat burada şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz. Sevgili Peygamberimiz'in sünnetini, siretini ve ahlâkını ilk kaynak olarak kimlerden öğreneceğiz?
Şiî ve Sünni diye tanımlanan iki cenahın, iki ekolün yol ayrımı bu noktada başlıyor. Sünni dünya sünnet ve sirete ilişkin bilgi edinme ve yol haritası belirleme hususuna şöyle bir bakış açısı var: "Ehl-i Beyt imâmları bizim manevi liderlerimizdir, onlar Allah'ın veli kullarıdır, peygamber ahlâkını onlardan öğrenmeliyiz." Olayın toplumsal düzenin tanzimi ve siyasi yönüne bakış açıları ise Saidi Nursi'nin Dördüncü Lemalar isimli eserinin 27'nci sayfa ve sonrasında şöyle izah edilmektedir: "Siyaset kirli bir iştir, Allah Teâlâ mutahhar - pak -  temiz olan Ehl-i Beyt'i o kirli işe bulaşmayı nasip etmemiştir." Yani demek isteniyor ki, siyaset Ehl-i Beyt'in değil, Muaviye ve Yezid gibi saltanat sahibi yöneticilerin işidir! Bakış açısı bu olunca Sevgili Peygamberimiz'in siret ve sünneti saray ulemasından öğrenilir olmuş. Siyasetten uzak, sadece maneviyata, iç dünyaya, enfüsi âleme ait bir ahlâk anlayışı ile sınırlandırılmış sünnet ve siret, bu ümmete yeryüzünde adaletin ve insicamın tahakkukuna ilişkin bir misyon yüklenmiyorsa bu nasıl bir sünnet, bu nasıl bir sirettir? Kur'an zaviyesinden olaya bakacak olursak bu bir eksen kaymasıdır, bu bir fay hattı kırılmasıdır. Yüce Rabbimiz Sevgili Peygamberimiz'e uymamızı, onun yapıp ettiklerini kendimize örnek almamızı emrediyorsa, biz ümmet olarak Allah Resulü'nün Medine'de tesis ettiği devlet yapılanmasına ilişkin siyasi dokuyu nasıl yok sayabiliriz? Bu Yüce Allah'ın buyrukları ile tenakuza düşmektir. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki: "Yeryüzünde adaleti kaim kılmanız için Kur'an'ı ve mizanı indirdik." (Hadis:25) Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyurmaktadır: "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, iyi olanı tesis eder, kötü olanı bertaraf edersiniz." (Al-i İmran:110) Şimdi düşünelim, biz, "Siyaset kirlidir, o iş kötülerin işidir" dersek iyi olanı yeryüzünde kim tesis edecek? Kur'an-ı Kerim'in %80'i toplumsal düzenin tanzimine ilişkin hükümler ihtiva etmektedir. Müslüman temiz siyaset ile mükellef kılınmıştır. Sevgili Peygamberimiz'in sünnet ve siretine uymak bunu zorunlu kılmaktadır. Medine'de Allah Resulü tarafından temeli atılan 52 maddelik "siyasi yapı" bizim için "rol model"dir...
Sünni dünyada tedavülde olan meşhur bir hadis var: "Benden sonra yanlış yollara sapmayasınız diye size iki ağır emanetim olan Kur'an ve sünnetimi bırakıyorum." Sormak lazım: Siyasetten soyutlanınca, siyaset zalimlere terk edilince bu iki emanete nasıl sahip çıkılır?
Şia ekolünde ise söz konusu hadis şöyle kaydedilmiş: "Benden sonra yanlış yollara sapmayasınız diye size iki ağır emanet bırakıyorum; birincisi Kur'an-ı Kerim, ikincisi ise Kur'an-ı Kerim ile benim sünnetimin muhafızı ve müfessiri olan Îtretim (Ehl-i Beyt'im)."
Birbirinin mütemmimi ve olmazsa olmazı olan bu iki olgu için bazı kaynaklarda "Hablullah" (Allah'ın ipi) ifadesi kullanılmaktadır. "Hablullah" kavramı ile tasvir edilen bu iki olgu Kur'an-ı Kerim'de şöyle betimlenmektedir: "Hep beraber Allah'ın ipine (Hablullah'a) sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.." (Al-i İmrân:103) Yine birçok kaynakta ve bazı tefsirlerde geçtiği izere "nimet"ten kastın Kur'an-ı Kerim, Sevgili Peygamberimiz ve Ehl-i Beyt imâmları oldukları ifade ediliyor. Bir başka ayet-i kerimede ise Rabbimiz şöyle bir uyarıda bulunuyor: "Sizi her nimetten hesaba çekeceğim." (Tekasür:8) Yine diğer bir ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle bir ikazda bulunuyor: "Benim zikrimden (benim nimetimden) yüz çevirenlere yeryüzünde istikrarsızlık vereceğim.." (Ta-Ha:124) Peki, itaat edilmesi gereken nimet ve zikir nedir? Aktaracağımız ayet bunu ibraz etmektedir. "Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve sizden olan ulûl emre (emir sahiplerine) itaat edin." (Nisa:59) Bu ayette koşulsuz mutlak itaat söz konusu olduğu için Allah ve Resulü'nden sonra itaat edilmesi gereken "ulul emr"den kasıt mutahhar Ehl-i Beyt imâmları olmaktadır. Şiî inancıncına göre rehber (manevi lider - öğretmen), ulûl emr, nübüvvetin gerçek temsilcileri olan Ehl-i Beyt imaâmlarıdır. Onlar "şecere-i tayyibe" olan nübüvvet hattının devamı olan velayet sahibi imâmlardır. Ümmetin velayeti onlara aittir.
"Benim Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir. Bu gemiye sığınan kurtuluşa erer, yüz çeviren helâk olur."
"Benim Ehl-i Beyt'imden öne geçmeyin, geri de kalmayın. Onlara öğretmeye kalkmayın, onlar sizden daha bilgilidirler."
"Ben ilmin şehriyim, kapısı da Ali'dir. Bana o kapıdan gelin. Ali benim ilmimin varisidir."
Demek oluyor ki, sünnet-i seniyyeye uygun bir hayat yaşamak Ehl-i Beyt'in yoluna uymaktan, onların ilmine müracaat etmekten, onları rehber edinmekten geçmektedir. Zalimlerin, saltanat sahiplerinin, hadımağası padişahların peşinden gitmekle veya onların saraylarına yerleştirdiği sözde kadı efendilerin telkin ettiği din anlayışı asla "Ehl-i Sünnet" demek değildir. Saltanat sahiplerinin uyguladığı siyaset ve yaşam biçimleri Peygamberimiz'in sünnet ve siretine ne kadar uygun ki, onların çanak ve ulufelerinden nemalanan sözde alimlerin bize sunduğu din anlayışı Ehl-i Sünnet'i ne kadar temsil edebilir? Sıffin Savaşı'nda on binlerce sahabeyi katleden Muaviye mi Ehl-i Sünnet? Kerbelâ katliamını yapan zalim Yezid mi Ehl-i Sünnet? Veya saltanatları ellerinden çıkacak endişeyle kardeş katline fetva çıkaranlar ve bu fetvalardan yola çıkarak 19 kardeşini ve öz oğlunu katleden padişahlar mı Ehl-i Sünnet? Uzatmayalım. Rabbimiz şöyle bir ikazda bulunuyor: "Zalime meyletme yoksa sana da ateş dokunur." (Hûd:113)
Sonuç olarak ifade edecek olursak, terminolojik anlamda "Ehl-i Sünnet" Sevgili Peygamberimiz'in siret ve sünnetine uygun bir yaşam içerisinde olmaktır. Bunun için de ilim gereklidir, mektep gereklidir. İşte ayet ve hadislerde verilen adres üzere biz bu ilmi Ehl-i Beyt mektebinde tedris etmek durumundayız.
Bizim mektebimiz, bizim yolumuz, bizim minberimiz ve  istikametimiz Ehl-i Beyt'in yoludur. Bu yol, aynı zamanda inkılab ve direniş yoludur. Bu yol zalimlere itaat etmemek, zalimlere boyun eğmek, mazlumların yanında olmak yoludur.
Biz mezhebimizi de, içtihat ve fetvalarımızı da Ehl-i Beyt mektebinden öğrenmek durumundayız; fıkhımızı, ahlâkımızı, irfanımızı da oradan öğrenmek zorundayız. Biz siyeri de, sireti de oradan öğrenmemiz lazım. Biz imameti de, velayeti de oradan öğrenmek zorundayız. Zira bu yol, gerçek Ehl-i Sünnet'in yolu budur. Zalimlerin sarayında öğretilen "Ehl-i Sünnet" ekolü olamaz.

YORUMLAR

Ehli Sünnet 4 yıl önce
Ehli beyt sizden hesap soracaktır Ali bey..
Ebuali 4 yıl önce
Sait nursi hakindaki zanniniz yanlistir said nursi hem hem hasan hem huseynidir.ve en buyuk tağut duşmanıdir.ömru zindanlarda ve surgunlerde gecti .şii kardeşlerimizin yanlişlarindan biri kendileri disindaki muslumanlara yezid ve muaviye taraftarlari güzüyle bakmaktadirlar.zaten bunlara ufak bir metmyil dahi gusterenin sünnet ehliyle alakasi yoktur
Celal Maden 4 yıl önce
Bu çağda en önce mezhep tefrikacılığını bırakmak lazım.Bütün müslümanlar birbirinin kardeşidir.Yoksa bu kısır döngü ile hristyanlar,yahudiler,kafirler ve münafıklar bize üst olmaya devam edecekler vesselam.
Ferhat Çavdar 4 yıl önce
Islam ı sadece ameli ve ahlaki alanlara sıkıştıştirarak tebliğ etmek gayri islami bir tavirdir. Dolayisiyla Islam ı itikadi açidan da değerlendirdirirsek islamin en mühim kayidesi tağutu ve tağuti sistemleri red etmekten geçer. Dolayisiyla ben müslümanlardanim ve iman ediyoruz demek itikadi açidan sadece Allaha ve onun resulüne itaat etmekten geçer. Nitekim İman etmek Allaha ve resulüne savaş açan bütün nemruti,firavuni liberal ve Kommunist düzenleri red etmekten geçer. Dolayisiyla sadece salih amel işlemek ile bir mümin tam manada iman etmiş sayilmaz. Bilakis islamı mabed ve vijdanlara haps ederek siyasetin tağuti ve şeytani sistemler tarafindan şekillendirilmesine müsade etmek anlamini taşir, bununda da Allaha şirk koşulmasina ve resulüne itaatsizlik edilmesine kontrollü bir şekilde vesile olunmuş sayilir. Allah a iman etmek için onun resulünün siyretini örnek almak ve resulün sünneti seniyyesi doğrultusunda hem ameli hemde siyasi olarak hayatimiza şekilde vermemiz gerekmektedir. İslam ı siyaset alanini dişina iterek ümmeti emevi ve abbasi gibi tağuti sistem ve saltanatlara itaat etmelerini sağlamak şirk den başka ne olabilir? İslam ancak ahlaki, ameli, hukuki ve siyasi i olarak bir bütün halinde değerlendirildìği takdirde rabbimizin resulüne indirdiği vahiy hedefine ulaşmış olur. Aksi takdirde iblisin hile ve oyunlarina gelmiş oluruz . Siyasiti kirli olarak nitelendirerek islami siyasetten soyutlamak gayri islami bir tavirdir. Resullah efendimiz mekke den Medien ye hicret ettiğinde in yapmış olduğu iş mir mescid inşa etmekti ve ikinci yapmış olduğu iş müminlerin yahudilerden bağimsiz bir patar kurmak olmuştur. Nitekim Allah resulü medinede Allah in hükümleri ile ümmeti idare etmiştir. Kisacasi kuran hükümleri ile siyaset yapmiştir. Ümmet şii je sunni olarak ihtilaf içerisinde birbiri ile meşgul olurken iblis ve iblisin varisleri suriye ve libyada ümmetin evlatlarinin birbirinin canina düşmesini planliyor. Kisacasi mevcut tarikatlar, mezhepçilikler, şeyhler tafğuti sistemlerin gölgesi altinda faliyet gösteren din kurumlari tamamen siyonizme hizmet etmektedirler. Ümmet bir an önce mezhepçiliği ve hertürlü ayrimciliği bir kenara koyarak müslüman ancak müslüman kardeşidir diyrek tevhid sancağini eline alarak vahdet içerisinde tağuti sistemlere karşi birlikte mücade direnci göstermelidir.
Sünnet ehli 4 yıl önce
Yazarın sadece ehli sünneti Muaviye, yezit emeviler, Abbasi ler, padişahlar vb, olarak görmesi yanlış.ehli sünnet İslamiyetin bütünüdür, Allahuteala kuranda Ensar ve muacirden, bedir ashabından, ağaç altında biat edenlerden, bahsettiği gibi ehli beytdende bahsediyor, rükü halindeyken zekat verenler.. Ey ehlibeyt Allah sizi tertemiz kılmak ister gibi.. Bu örnekleri çoğalta biliriz. Biz sadece bir pastanın dilimini alıp ehli beyt diyip sadece bu şekilde amel edemeyiz, din ehlibeyt ve ashabın bir bütünüdür insanlar , rasulullahla omuz omuza mücadele edecek, müzzemmil 20.ayette gece namazı kılanlardan bahsedecek, sonrada ehli sünneti Muaviye ve yezitden ibaret görülecek, bu bakış açısı yanlış,

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM