Bu Amerikan dergisi İsrail'in caydırıcılık teorisi üzerinden
ve hiçbir tarafın onu hedef alamayacağını öne sürerek bölgede birçok hesap
yaptığını ve caydırıcılık kavramı da
İsrail rejiminin kuruluşundan bu yana güvenlik stratejisine her zaman hakim
olduğunu hatta İsrail Başbakanı Ariel Şaron, "İsrail'in ana silahı
caydırıcılıktır, o da İsrail korkusudur" dediğini işaret etti. Ayrıca
İsrail'in eski Savaş Bakanı Moşe Dayan’ın da bir konuşmasında İsrail'in caydırıcılığına
değindiğini ve "İsrail, kimsenin zarar vermeye cesaret edemeyeceği kuduz
ve tehlikeli bir köpek olarak görülmelidir" ifadelerini kullandığını
belirtti.
İsrail'in yok edilen caydırıcılığını yeniden tesis
edememesi
Foreign Policy söz konusu raporunda şunları ekledi: Buna
göre İsrail, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı operasyonu sonrasında caydırıcı gücünü
yeniden tesis etmesi gereken bir duruma düşmüştü; öyle ki İsrail'in Mayıs 2000'de Lübnan'dan
çekilmesinin ardından kaybedilen güçtü bu. Ancak İsrail'in Gazze'deki savaşının
başarısızlıkla sonuçlandığını, İsrail'in tüm askeri gücünü göstermesine rağmen
caydırıcılığını sağlayamadığını gördük.
Bu raporun devamında ise şu ifadelere yer verildi: İsrail'in
caydırıcılığını yeniden tesis edememesinin temel nedeni, Hamas'a karşı büyük
bir askeri zafer kazanmaktan ve bu harekete darbe indirmekten hâlâ uzak
olmasıdır. Öte yandan İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik kara saldırıları
uluslararası alanda sert kınamalarla karşı karşıya kalırken, Filistin direniş
unsurlarının İsrail ordusunun kara kuvvetlerine verdiği zarar endişe verici ve
oldukça yüksek. Bu konu da İsrail ordusunun kara kuvvetlerinin zayıflığına
ilişkin endişeleri artırmış durumda.
İsrail'in caydırıcılığı Hizbullah'ın ayaklarının altında
Amerikan dergisi Foreign Policy, Hizbullah'ın Aksa Tufanı
operasyonuyla Siyonist orduya karşı verdiği mücadeledeki performansına dikkat
çekerek; İsrail’in, gücünün mesajını düşmanlarına, özellikle de Hizbullah'a
aktaramadığını ve olayların tam tersi yönde geliştiğini vurgulayarak bunun tam
olarak İsrail'in zayıflığı ve caydırıcılığının erozyona uğradığı alan olduğunu
ifade etti.
Bu makaleye göre Hizbullah ve İsrail, Gazze savaşının
başlangıcından bu yana Lübnan ve İsrail (İşgal Altındaki Filistin) sınırlarında
doğrudan çatışma halinde ve Hizbullah, Filistinlileri desteklemeye ve
çatışmaları yönetmeye kararlı olduğunu kanıtladı. Ayrıca Hizbullah, İsrail
ordusunun kara kuvvetlerinin büyük bir kısmını İsrail'in kuzeyinde (işgal
altındaki Filistin) tutmayı başardı ve tam ölçekli bir savaşa girmeden bu
durumu devam ettirdi.
Söz konusu Amerikan dergisi şöyle devam etti: Ayrıca
Hizbullah, Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmek yerine 80.000 İsrailli
yerleşimciyi kuzey cephesinden kaçmaya zorladı ve bu yerleşim yerleri
boşaltıldı. Hizbullah da İsrail içinde bir tampon bölge (İşgal Altındaki
Filistin) oluşturarak kendi denklemini dayattı ve İsrail'i kendi cephesinde bir
güvenlik kuşağı oluşturmaya zorladı. Aslında Hizbullah, kendi şartlarını ve
denklemini dayatarak İsrail'in caydırıcılığıyla ciddi şekilde alay etmiş, hatta
İsrail Ordusu Yedek General Gershon Hacohen'in ordunun kuzey cephesindeki
performansını utanç verici olarak tanımlamasına neden olmuştur. Hacohen, şu
anda çatışmanın durdurulup durdurulmayacağına karar verenin aslında Hizbullah
olduğunu söyledi.
İsrail'in sahte caydırıcılığına İran'dan büyük darbe
Foreign Policy dergisi ayrıca İran İslam Cumhuriyeti'nin
işgal altındaki topraklarda Siyonist rejime karşı misilleme operasyonlarına
dikkat çekti ve şunları yazdı: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Şam'daki
İran konsolosluğunu hedef alarak baskıyı artırmaya ve güç gösterisi yapmaya
çalıştı. Ayrıca İsrail'in cezasız kalmaya devam edeceğini ve bu saldırganlığa
cevap verilmeyeceğini düşünüyordu ama tam tersi oldu.
Foreign Policy İsrail'in İran'ın misilleme operasyonlarına
verdiği tepkinin oldukça hayal kırıklığı yarattığını ifade etti: ‘Hem nitelik
hem de güç gösterisi açısından öyle başarısızdı ki Netanyahu kabinesinin İç
Güvenlik Bakanı Itmar Bengvır bile İsrail'in bu tepkisini gülünç olarak
nitelendirdi. Bu arada İran, İsrail'e yönelik operasyonun mesajını Birleşmiş
Milletler dahil çeşitli kanallardan iletmeyi başardı.
Bu raporun sonunda ise şunlar yer aldı: Onlarca yıl sonra,
İsrail'in stratejik doktrini olan "eşsiz caydırıcılık" kavramının ya
da Şaron'un "bölgenin İsrail korkusu" olarak tanımladığı şeyin yok
olup gittiğini görüyoruz. İran'ın insansız hava araçları ve füzelerinin İsrail
(İşgal Altındaki Filistin) üzerinde uçmasından sonra İsrail artık
"bölgenin İsrail korkusu" kavramını sürdüremez. Genel olarak açık
olan nokta, İsrail'in güvenliğini yeniden tesis etme girişiminin başarılı
olmadığıdır.